Binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Amasya'da 2021 yılı içinde gerçekleşen arkeolojik çalışmalar, Amasya'nın Anadolu Medeniyetleri Tarihi'ne yön verecek bulguları ortaya çıkardı. Buluntular, Harşena Kalesinde bulunan ancak günümüze ulaşmayan bir adet sarayın varlığını ve Oluz Höyük'te bulunan eserler, Anadolu'daki ilk tek tanrı inancının Amasya'da ortaya çıktığını gözler önüne serdi.
Binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Amasya'da 2021 yılı içinde gerçekleşen arkeolojik çalışmalar, Amasya'nın Anadolu Medeniyetleri Tarihi'ne yön verecek bulguları ortaya çıkardı. Buluntular, Harşena Kalesinde bulunan ancak günümüze ulaşmayan bir adet sarayın varlığını ve Oluz Höyük'te bulunan eserler, Anadolu'daki ilk tek tanrı inancının Amasya'da ortaya çıktığını gözler önüne serdi.
Amasya'da devam eden arkeolojik kazılar kapsamında 2021 yılına ait arkeolojik buluntular Amasya Belediyesi, Konferans Salonunda yapılan basın açıklamasında tanıtıldı. Basın toplantısında Kazı Başkanları Prof. Dr. Şevket Dönmez ve Prof. Dr Emine Dönmez, Amasya'daki arkeolojik kazılarda bulunan eserlerin ve araştırmaların Anadolu tarihine yön verecek bulgular taşıdığını dile getirdi. Oluz Höyük Kazılarında Ortaya Çıkan Tapınak kalıntıları Anadolu'da tek Tanrılı dine ait en eski eserlerin var olduğunu ve Tek Tanrı inancının Anadolu'ya Amasya'dan yayıldığını gösterdiğinin altı çizdi. Amasya Harşena Kalesinde yapılan araştırmalar ve bulgularda ise Kalenin ve Günümüm Hatuniye Mahallesinin Bulunduğu Bölgeleri kapsayan bir Sarayın var olduğunu dile getirdi.
Basın açıklamasında ilk olarak konuşan Amasya Belediye Başkanı Mehmet Sarı, Amasya'da gerçekleşen arkeolojik faaliyetlerin Amasya'yı UNESCO Dünya Mirası Listesine taşıyacağının altını çizdi. Amasya'da yıllardır süren ve uzun yıllar sürecek gibi görünen arkeolojik çalışmaların desteklendiğini belirtti.
Konu ile ilgili basın açıklamasında Konuşan Harşena Kalesi Kazı Başkanı, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Dönmez, Amasya'da birden fazla saray bulunduğuna yönelik çalışmalarının sürdüğünü dile getirdi ve sözlerine şöyle devam etti:
'Bugüne değin başta Amasya’daki Osmanlı Şehzade Sarayları hakkında çok önemli verilere ulaştığımız kazılarımızın 2021 yılı çalışmaları, 2017 yılında başlanan Harşena Kalesi’nde Cami Alanı olarak adlandırılan kaleye girişte Gözetleme Kulesi'nin güneyinde yer alan alanda devam etmektedir. Bu alanda Evliya Çelebi’nin Seyahatname’de bahsettiği kaledeki Yıldırım Han Camii’nin kalıntılarına ulaştığımızı düşünmekteyiz. Cami kalıntılarının güney doğusunda zaviyeli yapı olarak tanımladığımız mimari yapının kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Zaviyeli yapının kuzeyinde ise imarethane olarak düşündüğümüz yapı kalıntıları bulunmuştur. Kazı çalışmalarımızda geçtiğimiz yıllarda açılan 5x5 m ölçülerindeki açmalara ait 5 adet kesit kaldırılarak imaret olarak düşündüğümüz duvar kalıntılarının takibi sağlanmıştır. Bu külliyeyi birbirine bağlayan düzgün sokak dokusunun 15. yüzyıldan günümüze ulaştığı düşünülmektedir. Bu alanda yaptığımız çalışmalar sayesinde kaledeki tarihi kaynaklarda bahsedilen Osmanlı yapıları gün yüzüne çıkmaktadır. Çalışmalarda gerek Amasya tarihinin gerek ise Osmanlı kale teşkilat yapılarının ortaya çıkarılması anlamında önemli keşfe imza atılmaktadır. Bugüne değin yapılan kazı çalışmalarında yeni verilerin ortaya konması ile Amasya tarihine ışık tutarak geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturup kültürel veri akışını kesintisiz sağlamayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda UNESCO’nun geçici miras listesine alınan Amasya Kalesi’nde yaptığımız çalışmaların Amasya kentinin kültür ve turizmine de önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.' dedi.
Oluz Höyük Kazı Başkanı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez ise Amasya'nın ve Anadolu'nun Tarihi akışını değiştirecek bir bulgu olan tek tanrı inancının ilk bulgularına rastlandığının altını çizdi. Dönmez Konuşmasında;
'Oluz Höyük’te bugüne değin yapılan çalışmalarda yazının olmadığı Geç Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 4.000) başlayan yerleşim tarihinin Anadolu’ya ilk gelen Türklerin (MS 970) izlerinin saptandığı 10. Yüzyıla kadar uzandığı belirlenmiştir.
Gözlek Köyü’nün 2 km kuzeybatısında, Oluz Köyü’nün ise yaklaşık 5 km doğusunda bulunan Oluz Höyük, Amasya-Çorum karayolunun 3 km güneyinde Gökhöyük TİGEM arazisi içinde yer almaktadır. Yeşilırmak’ın önemli kollarından Çekerek Irmağı’nın 4 km kuzeyinde ve verimli Geldingen Ovası’nın batı kenarında konumlanmıştır. 280 x 260 m boyutunda, hemen hemen yuvarlak şekilli, ova seviyesinden yaklaşık 15 m yüksekliğindeki Oluz Höyük yaklaşık 50 dönümlük bir alana sahiptir.
Kazı alanının kuzeyinde yapılan derinleşme çalışmaları sırasında Hitit Krallığı’nın yıkılışına tanıklık eden Çöküş Dönemi’ne (MÖ 1200-1000) ait kalıntılar açığa çıkarıldı. Bunlar içinde özellikle buğday ve fiğ tohumlarının yakılması ile gerçekleştirilmiş bir dinsel ayine ait kömürleşmiş tohum kalıntıları, Hititlerin yıkılış sürecindeki inanç sisteminin ritüel ve pratiklerini ilk kez tanımamıza olanak sağlamıştır.
Oluz Höyük’ün Frig Krallığı Dönemi’nde önemli bir dinsel merkez olduğunu gösteren Kubaba (Ana Tanrıça) Sunağı’nda gerçekleştirilen kazıların tamamlanması ile restorasyona yönelik belgeleme ve projelendirme çalışmalarına başlandı. Ocak ayı itibari ile Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’ne sunulacak projelerin onaylanması sonrası 2022 yılında Kubaba Sunağı’nın restorasyonu ve koruma çatısı imalatı gerçekleştirilecektir.
Oluz Höyük’te yaklaşık olarak MÖ 450 yıllarında Pers kökenli Akhaimenid bir zümrenin yerleşmiş olduğu, mimarideki köklü değişim ile taşınabilir maddi kültür bulgularının işaret ettiği üzere, kültürdeki yeniliklerden anlaşılmaktadır. Anadolu’yu MÖ 550’den MÖ 330 yılına değin 220 yıl boyunca merkezden atadıkları satraplarla yöneten Perslerin Orta Anadolu’da Amasya coğrafyasının dâhil olduğu Kappadokia Satraplığı’na büyük bir önem vermiş oldukları bilinmektedir. Bu süreç içinde Persler’in Akhaimenid İmparatorluğu Dönemi’nde organize bir din halini almakta olan Ateş Kültü inancını da yanlarında Oluz Höyük’e taşımış oldukları arkeolojik kazılar sonunda gün ışığına çıkartılan bulgular ile de desteklenmektedir. Ateşgede, İbadethane, Kutsal Alan ve Kutsal Kül Alanları gibi inanç ile doğrudan ilişkili ögelerin ortaya çıkarıldığı Oluz Höyük’te ateşe saygı duyan, çok tanrılı inançlardan uzak duran ve monoteizm (tek tanrılı inanç) sisteminde yaşamış bir toplumun MÖ 450-300’dekiizleri araştırılmaktadır.
Pers Yolu’nun kuzeyde sona erdiği anıtsal girişin hemen batısında bulunan alanda saray kompleksinin mutfakları açığa çıkarılmıştır. Yan yana üç odadan oluşan mutfak yapılarının kuzeyindeki avluda taş tezgahlar ile öğütme taşları ile kesiciler bulundu. Bu alanda aynı zamanda çok sayıda pişirilmiş ve tüketilmiş koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanlara ait kemik kalıntıları ile kömürleşmiş ekmeklik buğday tohumları bulundu. Söz konusu bulgular Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgesi’nin en eski mutfağının Amasya’da keşfedilmiş olduğu anlamına gelmektedir.'' ifadelerine yer verdi.
Serkan Atıcı