Cumhuriyet Halk Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş için üzerinde uzlaştıkları Anayasa değişikliği önerilerini bugün Ankara’da Bilkent Otel’de liderler Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal, Ahmet Davutoğlu, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu’nun katıldığı toplantıda açıkladı. Buna göre anayasanın 56. maddesinde yapılan değişiklikle Anayasa'da sağlık hakkı ve çevre hakkı yeniden düzenleniyor. Çevre hakkı ile çevreyi korumanın, çevre kalitesini yükseltmenin, gıdaların doğallığını sağlamanın devletin bir görevi olduğu belirtilecek.
Değişiklik önerilerini halktv.com.tr editörü Hazal Ocak'a değerlendiren çevre avukatı İsmail Hakkı Atal, “Yeni Anayasa'da bizim çevre ve ekoloji örgütleri olarak uzun zamandır bir talebimiz var. O da eko kırımı suçunun Anayasa'da bir suç tanımı olarak yer alması ve daha sonra ceza kanununa da geçmesi… Mevcut Anayasa'ya baktığımızda anayasanın 56. maddesi sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı veriyor. 169. maddesi ormanları koruma görevi veriyor. Anayasa'nın 17. maddesi insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkını veriyor fakat siyasi iktidar üst norm olan bu anayasa hükümlerinin altını boşaltacak şekilde ne kadar yasal düzenleme varsa yaptı” dedi.
‘Hareket alanı bırakılmamalı’
Maden kanununda ve ÇED yönetmeliğinde değişiklikler yapıldığına dikkat çeken Atal, “Şu andaki siyasi iktidar gibi iktidarları sınırlayabilmek için Anayasa'da özellikle sağlık ve çevre konusunda çok daha detaylı bir düzenleme yapılması gerekiyor. Detaylı bir düzenleme yapılmadığında genel bir tarif çerçeve metin yazıldığında kötü niyetli bir iktidar, Türkiye’deki örneğini gördüğümüz gibi sağından solundan delerek istediğini yapmaya çalışıyor. Biz yine tüm davalarımızı Anayasal hükümlerimize dayandırıyoruz. Anayasa'da bu sağlık ve çevre hakkının detaylandırılması, sadece çatı çerçeve bir metin olarak bırakılmaması, AKP gibi bir siyasi iktidarın Türkiye’de yeniden iktidara gelebilme ihtimaline binaen bunun detaylandırılması tam çizilmesi ve onlara kötüye kullanmak için herhangi bir hareket alanı bırakılmaması gerekiyor” diye konuştu.
‘Eko kırımı suç olarak girmeli’
Atal, eko kırımı suçunun şu anda uluslararası hukuk alanında, uluslararası hukukçular tarafından çalışıldığını belirterek “Önümüzdeki süreçte kömür, petrol, maden şirketlerinin uluslararası mahkemelerde eko kırım suçundan yargılanacak. Uluslararası ceza mahkemesinde, yargılanması için geçecek sürede Türkiye’nin topraklarının, ormanlarının zehirlenmemesi ve bitirilmemesi için bizim mevcut iç hukuk mevzuatımıza ve Anayasa'da da detaylandırarak bunu engellemesi gerekiyor. Eko kırımın mutlaka ama mutlaka anayasaya suç tanımı olarak girmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Temel insan hakkı’
Anayasa'da sağlık ve çevre hakkının bir bütün olduğunun da belirtilmesi gerektiğini vurgulayan Atal, şöyle devam etti:
“Çevre hakkının ihlalinin aynı zamanda bir yaşam hakkı ihlali olduğunun da belirtilmesi gerekiyor anayasada. Nitekim Birleşmiş Milletler’in bu konuda çeşitli kararları var. Birleşmiş Milletler en son temmuz ayında sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının temel insan hakkı olduğunu vurguladı. Artık sağlık ve çevre hakkının bir bütün olduğu uluslararası metinler tarafından da onaylandı. Bunun artık insanların zihinlerinde de bunun belirlenmesi ve somutlanması gerekiyor.”