“Alevlerle Yazılan Özgürlük: Ksantos’un Kahramanca Direnişi”
Fethiye’de 1990 yıllarında görev yaparken, birçok farklı antik şehri ve tarihi noktayı keşfetme fırsatım oldu. Ancak hiçbir gezi, Ksantos’a yaptığım ziyaret kadar derin bir etki bırakmadı üzerimde. Aramızdan erken ayrılan ve ışıklara yürüyen, Kokartlı rehber öğretmen İsmail Zerman ile birlikte bir grup arkadaşla bu antik şehri gezmeye karar verdiğimizde, sadece tarihi yapıları görmek niyetindeydik. Ancak Ksantos, bana sadece bir şehri değil, halkının özgürlüğü için verdiği unutulmaz fedakarlığı öğretti.
Ksantos, bugün modern Türkiye’nin güneybatısında, Likya bölgesinin en önemli antik şehirlerinden biri. Bu kadim şehir, Fethiye’ye yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta olup Antalya ve Muğla il sınırları içerisinde yer almaktadır. Ksantos, Likya’nın başkenti olarak, tarihin en önemli medeniyetlerinden biri olan Likyalıların en büyük ve en güçlü yerleşim yeri olmuştur. Görkemli surları, heybetli anıtları ve asırlardır dimdik ayakta kalan kalıntıları ile dikkat çeken bu şehir, tarihin izlerini adeta soluyarak bugüne taşımış. Ancak Ksantos’un gerçek hikayesi, onun taşlarında değil, halkının kalplerinde yazılıydı.
Rehberimiz İsmail Zerman, bizlere Ksantos’un tarihinde yaşanan trajik bir olaydan bahsettiğinde hepimizin içinde bir sarsıntı oluştu. M.Ö. 545 yılında, Pers İmparatorluğu şehri kuşattığında, Ksantos halkı için iki seçenek vardı: Ya Perslerin boyunduruğu altına gireceklerdi ya da özgürlüklerini onurlu bir şekilde savunacaklardı. Ancak Ksantos halkı, üçüncü bir yol buldu. Esir olmayı onurlarına yediremeyen halk, şehir meclisinde bir araya gelerek tarihin en acı ama onurlu kararlarından birini aldı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar; tüm şehir halkı bir araya gelerek kendilerini ateşe vermeyi tercih etti.
O gün, şehrin her sokağında yükselen dumanlar, özgürlüğün bedelini hatırlatan bir simge oldu. Persler şehri ele geçirdiğinde, karşılarında savaşacak kimse bulamadılar. Şehrin neredeyse tamamı yanmış ve yok olmuştu. Bu karardan sadece birkaç kişi, o gün şehrin dışında oldukları için kurtulmuştu. Ksantos, kendi küllerinden doğan bir şehir olarak hafızalara kazındı.
Ksantos’un bu trajik kararı beni derinden etkiledi ve gezi boyunca zihnim hep o anlara gitti. Zihnimde bu tarihi olayı anlamlandırmaya çalışırken, rehberimiz İsmail Zerman’ın anlattığı bir kitabe yazısını duyduk. O kitabe, Ksantos halkının verdiği bu fedakarlığı şu şekilde anımsatıyordu:
“Özgürlük uğruna ölmek, esir yaşamaktan yeğdir.
Onur için yanan her can, geleceğe iz bırakır.
Alevlerle arınan bedenler, gökyüzünde hürriyet buldu.
Biz, Ksantos’un hür halkıyız; boyun eğmeden göçtük bu dünyadan.”
Bu sözler, halkın özgürlüğüne olan bağlılığını ve onurlu bir yaşam uğruna feda ettikleri hayatları simgeliyordu. Şehrin her köşesinde bu fedakarlığı hatırlatan izler vardı.
Bu kitabenin ruhunu derinden hissettiğim o anlarda, zihnimde bir şiir oluştu. O kahraman şehir halkının verdiği son kararın yankısı gibiydi bu dizeler:
Ksantos’un Sonu
Esirlik düşmezdi bize,
Hür yaşamak en büyük hedef,
Meclis karar aldı, son söz verildi,
Ateşle aydınlanacak bu şehir.
Kılıçlardan daha keskin bir karar,
Esaretten kaçmak, ölümde hür kalmak,
Alevlere yürüdü her can, her yürek,
Ksantos’tan geriye kaldı bir tek iz: Özgürlük.
Yanmayı seçtik, köle olmaktansa,
Küllerimizle yazılsın bu destan,
Ksantos, alevlerle hür,
Esaret kapısından asla geçmedi.
Bu şiir, Ksantos halkının onurlu ve özgür ruhunu temsil ediyordu. O fedakarlık, onların adını tarihin sayfalarına altın harflerle kazımıştı. Tarih boyunca, Ksantos’un hikayesi hep hatırlanacak ve bu kahramanlık destanı anlatılacaktı.
O gün, Ksantos’un sessiz taşlarına bakarken aslında o taşların ardında nasıl bir fedakarlığın ve direnişin saklı olduğunu düşündüm. Gezi boyunca kalıntılar arasında yürürken zihnim sürekli olarak bu trajik olaya dönüyordu. Halkın kadınları, çocukları ve yaşlılarıyla birlikte özgürlüğe olan bu bağlılığı, tarihin en derin izlerinden biri olarak kalmıştı.
Bu ziyaret, bana bir kez daha hatırlattı ki, tarih sadece taşlarda değil, insanların onurlu duruşlarında yazılıdır. Ksantos’un fedakarlığı, bu dünyaya bırakılan en büyük miraslardan biridir. Özgürlük adına verilen bu karar, tarihin en anlamlı sayfalarından birini oluşturuyor.
Bugün hala Ksantos’un kalıntıları arasında yürürken, o dumanların kokusunu hissediyor gibi oluyorum. O kalıntılar, bana hep özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu ve bunun uğruna verilen bedellerin büyüklüğünü hatırlatıyor. O şehirde, zaman durmuş gibi hissediyorum, ama özgürlük tutkusu her taşta yankılanmaya devam ediyor.
İsmail Erdal 07.10.2024 Muğla