“İnsan Hayatına Teknolojinin Dokunuşu”

İsmail Erdal

23-09-2024 15:26

“İnsan Hayatına Teknolojinin Dokunuşu”

Teknoloji ve bilim, insanlık adına sunduğu her yeni gelişmeyle bir gerçeği daha net ortaya koyuyor: Kader dediğimiz birçok olay aslında değiştirilebilir ve önlenebilir. Direksiyon başında uyuyan bir sürücüye tepki veren araçlar, bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Bilimin sunduğu imkanlarla hayatı şekillendirmek, eski inançların ötesine geçen bir bakış açısı sunuyor. Bu noktada, kader diye adlandırılan, kaçınılmaz gibi görünen olayların aslında büyük ölçüde insan eliyle önlenebileceğini anlıyoruz.

Bazı insanlar için, direksiyon başında uyuyup kazaya sebep olmak bir yazgıdır. Onlar, hayatın her anının önceden belirlenmiş olduğuna inanır. Ancak bilime inananlar için bu, düzeltilmesi gereken bir insan hatasıdır. Direksiyon başında uyumak, insanın zayıflıklarından biridir ama teknolojiyle bu zayıflığın üstesinden gelmek mümkündür. İnsanın hayatını tehlikeye atan bir durumu önleyebilmek, kaderden ziyade bilimin gücünü gösterir.

Bu tür gelişmeler, bilimsel bir bakış açısından bakıldığında, hayatın tamamen insan kontrolünde olabileceğinin bir göstergesidir. Kaza, ölüm ya da başka kritik olaylar, aslında kaçınılmaz değildir. Doğanın yasaları kadar insanın aklı ve yaratıcılığı da bu dünyayı şekillendiren en güçlü etmenlerdir. Teknolojiyi geliştiren de, bu gelişmeleri kullanarak hayatını daha güvenli ve uzun kılan da insandır. Direksiyon başında uyuyan bir sürücüyü uyandıran bir araç, bu senaryonun en somut örneğidir: Ölüm bir an için ertelenmiş, hayatın akışı değişmiştir.

Bilime sırtını dönenler, bu tür gelişmeleri küçümseyebilir, hatta bunun kaderle çatıştığını savunabilir. Ancak şunu anlamak gerekir ki, kader diye bir şey varsa bile, insanın elinde onu yeniden yazmak mümkündür. Bir hata yapıp direksiyon başında uyuyan bir insanın hayatı tehlikeye girdiğinde, teknolojinin sunduğu çözümler devreye girer ve bu hatayı düzeltebilir. Bu durumda, ölümün "kaçınılmaz" olduğunu söylemek, bilimsel açıdan pek de anlamlı değildir. Bilim, bir insanın yaşamını uzatacak müdahaleyi yapabilir, insan hatalarını düzeltebilir ve daha güvenli bir dünya yaratabilir.

Bu, insanoğlunun kendisine inanması gereken bir dönemin başlangıcıdır. Bilimin ve teknolojinin sunduğu imkânlar, hayatın akışını kaderden bağımsız bir şekilde şekillendirmemize olanak tanır. Direksiyon başında uyuyup kalmak, geçmişte trajik sonuçlara yol açabilecek bir insan hatasıydı, ama bugün bu durumun bir trajediye dönüşmesine engel olan teknolojik çözümler var. Bilim, hayatımızdaki tehlikeleri fark edip onlara müdahale etme gücünü bize sunuyor. Kaza yapmadan önce uyarılan sürücü, kendi hayatını ve belki de başkalarının hayatını kurtarıyor. Bu, "kader" denen kavramın aslında bilimle şekillendirilebileceğini açıkça gösteriyor.

Bu tür teknolojik yenilikler, sadece güvenlik önlemi olarak görülebilir ama aslında çok daha derin bir anlama sahip. İnsan aklının yaratıcılığı sayesinde, hayatın daha kontrol edilebilir ve daha güvenli bir hale gelmesi, bilimsel düşüncenin ve teknolojik gelişmelerin insan hayatına olan katkısının en net örneğidir. Kader, bir son değildir; bilimin ışığında şekillenen bir yoldur.

Bilime inanmayanlar, hayatın belli olaylarını "yazgı" olarak kabul etmeye devam edebilir. Ancak teknolojinin bize sunduğu imkanlar, birçok şeyin önlenebilir olduğunu ve hayatın kontrolünün büyük ölçüde elimizde olduğunu göstermektedir. Direksiyon başında uyuyan sürücüyü uyandıran bir araç, bu kontrolün somut bir kanıtıdır. Biz, bilimin ışığında hayatımızı yönlendirdiğimiz sürece, tehlikeler karşısında daha donanımlı, hayatın getirdiği belirsizlikler karşısında daha güçlü olacağız.

Teknolojinin ve bilimin sunduğu imkânlar, kader kavramını derinlemesine sorgulamamıza neden oluyor. İnsanlık, her büyük gelişmeyle birlikte aslında kader diye adlandırdığımız birçok olayın önlenebilir olduğunu görmeye başlıyor. Bu gelişmelerin en belirgin örneklerinden biri, Japonya'daki depreme dayanıklı binaların tasarlanmasıdır. Teknoloji, deprem gibi doğa olaylarına karşı insan yaşamını koruyabilecek çözümler sunarken, bu tür felaketlerde oluşan can kayıplarını azaltmayı mümkün kılmaktadır.

Ancak ne yazık ki, birçok ülkede, bu tür bilimsel gelişmeler ve teknolojik çözümler göz ardı edilebiliyor. Depreme dayanaksız binaların inşa edilmesi, kaçak yapılaşmaların yaygınlaşması ve bunlara imar affı adı altında ruhsat verilmesi, toplumu adeta bir felakete sürüklüyor. Her deprem sonrası binlerce insanın hayatını kaybetmesi ve bu kayıpların "kader" olarak nitelendirilmesi, bilime ve akla sırt çevirmenin en acı sonuçlarından biridir.

Japonya örneğinde olduğu gibi, depremin ne zaman olacağını kontrol edemeyiz, ancak depremden kaynaklanan can kaybını ve yıkımı minimize edebiliriz. Depreme dayanıklı binaların inşa edilmesi, bu tür felaketlerde yaşanan insan kayıplarını önlemek adına en etkili çözümlerden biridir. Fakat, gelişen bilim ve teknolojiyi yok sayarak, dayanaksız evler inşa etmek, bu evlere ruhsat vermek ve ardından gelen yıkım ve ölümler karşısında "kader" demek, bilimsel açıdan kabul edilemez bir yaklaşımdır.

İnsan eliyle yapılabilecek birçok şey vardır, ve kader dediğimiz birçok olay da aslında insanın hatalarıyla şekillenmektedir. Bu hataların başında da, bilimsel bilginin yok sayılması gelir. Deprem, sel veya başka doğa olaylarıyla ilgili önlemler almadan, bu felaketler yaşandığında sonuçlarını sadece "kader" olarak değerlendirmek, hataları görmezden gelmek anlamına gelir.

İmar affı adı altında verilen ruhsatlar, güvensiz ve dayanıksız yapılar için onay niteliği taşır ve bu, toplumsal bir sorumluluğu yerine getirmemektir. Doğa olayları kaçınılmaz olabilir, ama bu olayların insana verdiği zararı azaltmak tamamen insanın elindedir. Teknoloji ve bilim, bize doğanın getirdiği tehditlere karşı savunma mekanizmaları kurabilmemiz için araçlar sunuyor. Ne yazık ki, bu araçları kullanmamak ya da göz ardı etmek, bir trajedinin habercisi oluyor.

Bu yüzden, bilime dayanmayan, güvensiz binalar yaparak toplumu tehlikeye atmak ve sonrasında yaşanan ölümleri kader olarak nitelendirmek büyük bir yanılgıdır. Kader, eğer varsa bile, insanın aklı ve bilimiyle şekillendirilebilir. Japonya'da olduğu gibi, doğru teknolojiyi kullanarak, depremin yıkıcı etkilerini en aza indirmek mümkünken, bilime sırt çevirip, kaçak binalarla felaketleri artırmak asla kabul edilemez. Teknolojinin sunduğu çözümleri uygulamak, insan hayatını korumanın en etkili yollarından biridir. Bu yüzden, toplum olarak kader değil, bilim ve akıl yoluyla önlemlerimizi almalıyız.

Teknoloji, kaderin ötesine geçerek, insanoğluna hayatı güvence altına almanın yollarını sunuyor. Önemli olan, bu yolları kullanarak, geleceğimizi daha güvenli bir hale getirmek. Depreme dayanıklı evler inşa etmek, bu adımların en önemlisi. Bilime inanıp bu doğrultuda adımlar attıkça, felaketler karşısında daha güçlü ve dirençli bir toplum olacağız.

Teknoloji, kaderin ötesinde bir gerçekliği şekillendiriyor ve bu gerçeklikte, insanoğlunun yapabileceklerinin sınırı yok.

İsmail Erdal 22.09.2024Muğla

DİĞER YAZILARI ‘’Minik Canların Umutlarını Çalanlar Para Hırsı Uğruna Geleceğimiz Karartılıyor’’ 01-01-1970 02:00 Tarikatların Gölgesinde Laiklik 01-01-1970 02:00 Vatan Savunmasında İbadet ve Dayanışma: 01-01-1970 02:00 İklim Değişikliğinin Ayak Sesleri 01-01-1970 02:00 3. Maddeyi Tartışmaya Açmak Tehlikeli Bir Girişim 01-01-1970 02:00 Kız Çocukları: Eşitlik Mücadelesinde Büyüyen Hayatlar 01-01-1970 02:00 “Avcılık Spor Değil 01-01-1970 02:00 Amasya Elması 01-01-1970 02:00 Alevlerle Yazılan Özgürlük 01-01-1970 02:00 Sessiz Çığlıklarımız Ne Zaman Duyulacak? 01-01-1970 02:00 Aklın Yolu Birdir 01-01-1970 02:00 Türk çiftçisine bir an önce "KENEVİR" ekme yetkisi verilmelidir. 01-01-1970 02:00 “Bafra Pidesinin Peşinde: Anılar ve Arayışlar” 01-01-1970 02:00 "Geleceğin Enerjisiyle Eğitimi Aydınlatan Öncü Adımlar" 01-01-1970 02:00 Sınıfta İmamın Yeri Olabilir mi? 01-01-1970 02:00 Çocukluk Adımlarımın Büyülü Yolculuğu 01-01-1970 02:00 Kadınlarımızın Toplumdaki Yeri 01-01-1970 02:00 İtfaiyeciler Günü: Yangın Güvenliğinin Kahramanları 01-01-1970 02:00 Dünya ile Bağlarımızı Koparmayalım: 01-01-1970 02:00 “Dualarla Gelecek Kurulmaz: Bilimden Uzaklaşan Toplumlar Yok Olmaya Mahkum” 01-01-1970 02:00 “Haşhaş: İnsanlık Tarihinin Köklerinden Günümüze Uzanan Bir Yasaklı Bitki” 01-01-1970 02:00 “Haşhaş Çiçekleri Arasında Yürüyüş: 1950'lerde Taşova'da Bir Çocukluk Hikayesi" 01-01-1970 02:00 Kenevir: İnsanlık İçin Bir Miras, Egemen Güçler İçin Bir Tehdit 01-01-1970 02:00 “12 Eylül: Türkiye’nin Karanlık Dönemi ve Kaybedilen Gelecek" 01-01-1970 02:00 “Doğanın Tacı: Gürsu’nun Sularında Hayat Bulmak" 01-01-1970 02:00 Eğitimi Korku Değil, Bilim Şekillendirmeli 01-01-1970 02:00 “Kötülüğün Yankısı: Falaris Boğası ve Adaletin Karanlık Yüzü" 01-01-1970 02:00 “Masumiyetin Katledildiği Yerde İnsanlık Utandı" 01-01-1970 02:00 1916 yılında Arap Yarımadası’nda önemli bir dönüm noktası yaşandı 01-01-1970 02:00 “Köy Enstitülerinin Işığı ve Cumhuriyetin Aydınlık Geleceği" 01-01-1970 02:00 Toprağın Üstü Altından Kıymetli 01-01-1970 02:00 Amasya, yüzyıllardır sanatın, müziğin, merkezi olmuş bir şehir 01-01-1970 02:00 Bir Akpınar Efsanesi: İbrahim Aydın’a Veda 01-01-1970 02:00 Bu Topraklarda Mustafa Kemal'ler Yenilmez: 01-01-1970 02:00