“Köy Enstitülerinin Işığı ve Cumhuriyetin Aydınlık Geleceği"

İsmail Erdal

08-09-2024 20:56

Okullarımız açılırken, H televizyonunda Sunucu Serkan Asker in sunduğu, “Görkemli Hatıralar” programı, köy enistitüleri ve dünya savaş halinde iken Türkiye’nin aydınlanması ve kalkınma çapalarını düşündüm.  Özellikle Hasan Oğlan Köy Enstitüsü’nde yaşanan o aydınlık günlerin izleri, bugün hâlâ yüreğimi derinden etkiliyor. İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık gölgesi dünyanın üzerine çökerken, Türkiye’nin dört bir yanında 22 noktada yükselen aydınlanma ışıkları, ülkenin kalkınma ve modernleşme hareketini başlattı. Ancak çıkarcı güçlerin baskısı, bu ilerici hareketin yoluna set çekmeye çalıştı. Bu yazıyı kaleme alırken, geçmişin bu anlamlı mirasını ve Köy Enstitüleri'nin Türkiye'nin geleceği için taşıdığı önemi bir kez daha hatırlatmak istedim.

Türkiye’nin dört bir yanında köylerden başlayan bu eğitim ve aydınlanma seferberliği, her türlü imkansızlığa rağmen büyük bir coşkuyla sürdürüldü. Ancak bu hareket, kısa süre sonra hem iç hem dış güçlerin çıkarlarına ters düşmeye başladı ve sonuç olarak önü kesildi. İşte tam da bu noktada, bizlere düşen görev bu tarihî süreci unutmamak ve bugün, eğitim sistemimizle ilgili her adımda Köy Enstitüleri ruhunu yaşatmaya devam etmektir.

Dünya tarihi, insanlığın en acımasız ve yıkıcı çatışmalarından biri olan 2. Dünya Savaşı’na tanıklık etmiştir. 1939-1945 yılları arasında süren bu kanlı savaş, yaklaşık 65 milyon insanın yaşamını yitirmesine, birçok ulusun yıkımına ve medeniyetlerin derinden sarsılmasına neden olmuştur. Avrupa’nın büyük bir kısmı ateş altındayken, Türkiye Cumhuriyeti ise dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün önderliğinde savaşa katılmama kararı alarak bu küresel felaketten ülkeyi korumayı başarmıştır.

Bu zor dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı genç Türkiye Cumhuriyeti, eğitim alanında devrim niteliğinde projeler üretmeye devam ediyordu. Atatürk'ün kurduğu laik ve çağdaş eğitim sistemi, Türkiye'nin dört bir yanında kurulmaya başlayan Köy Enstitüleri ile taçlandırıldı. Bu enstitüler, köylerde yaşayan çocukların eğitimiyle birlikte tarım, sağlık, zanaat ve kültür alanlarında da gelişimlerini hedefliyordu. Köy Enstitüleri'nin mimarı, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve onun yanında yer alan büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’tu. Tonguç Baba olarak anılan bu önder, Anadolu’nun dört bir yanına yayılan ışığın kaynağı olan enstitülerin kuruluşunu ve işleyişini büyük bir titizlikle yürütmüştür.

Savaşın Avrupa’da yarattığı felaket ve yıkım ortamında Türkiye, kendi iç dinamikleriyle kalkınma hamleleri yapıyordu. Köy Enstitüleri’nin her biri adeta birer eğitim, üretim ve aydınlanma merkeziydi. Türkiye’nin yoksul köylerinden gelen kız ve erkek öğrenciler, burada öğretmen, tarım uzmanı, sağlıkçı ve yazar olarak yetiştiler. Hem teorik hem de pratik bilgiyi birleştiren bu eğitim sistemi, öğrencileri sadece akademik açıdan değil, toplumsal sorumluluk açısından da donanımlı hale getiriyordu. Bu enstitüler, gelecekte ülkenin her köşesine yayılarak ışık saçacak öğretmenler, üretime katkı sağlayacak tarımcılar ve toplumsal sağlığı güçlendirecek sağlıkçılar yetiştirdi.

Köy Enstitüleri’nin varlığı, toplumsal yapıyı ve statükoyu sarsan bir yenilik olarak kabul edildi. Özellikle köylerden yetişen gençlerin toplumsal hayatta söz sahibi olmaları, bazı çıkarcı ve gerici çevreler tarafından kabul edilemez bulunuyordu. Bu çevreler, köylerde yaşayan bir marabanın çocuğunun eğitim alarak toplumda etkin rol oynamasını tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyordu. Bu nedenle Köy Enstitüleri’ne yönelik karalama kampanyaları başlatıldı. Enstitülerin kapatılmasının başlıca nedeni de bu çıkarcı ve tutucu çevrelerin, eşit ve demokratik bir toplum düzenine karşı duydukları korkuydu. Ne yazık ki 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, bu karalama kampanyalarına boyun eğdi ve Köy Enstitüleri'nin kapatılmasına zemin hazırladı.

1950'lerden sonra Türkiye, Marshall Planı çerçevesinde ABD'den ekonomik yardımlar almaya başladı. Ancak bu yardımların arkasında, ABD'nin Türkiye'yi kendi emperyalist politikalarına entegre etme planları yatıyordu. Türkiye’nin tarımsal üretimine ve ekonomik bağımsızlığına zarar veren bu yardımlar, yerli işbirlikçiler eliyle ülkenin gelişimini engelleyen bir mekanizmaya dönüştü. Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıyla eğitim sistemi zayıflarken, ABD emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerin eliyle ülke tarımı ve ekonomisi de darbe aldı.

Oysa ki 1940’larda, 2. Dünya Savaşı tüm dünyayı yakıp yıkarken, Türkiye kendi gücüyle ayakta kalmayı başarmıştı. Eğitime, üretime ve kalkınmaya yönelik atılan adımlar sayesinde, savaşa girmeyen Türkiye, kendi içinde bir aydınlanma hareketi başlatmıştı. O yıllarda Köy Enstitüleri'nin varlığı, savaşın yıkıcı etkilerinden korunarak eğitimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Ancak günümüzde, o dönemi eleştirenler, Türkiye’nin savaştan uzak durarak elde ettiği bu kazanımları ve eğitim alanındaki devrim niteliğindeki adımları görmekten acizdirler. Köy Enstitüleri’nin kapanmasına neden olan zihniyet, sadece geçmişte değil, günümüzde de Türkiye’nin gelişimini engelleyen unsurlar arasında yer alıyor. Bu yüzden, geçmişe bir bütün olarak bakmak, o dönemlerin ne denli önemli olduğunu anlamak ve ülkenin geleceği için dersler çıkarmak zorundayız.

Bugün Türkiye’nin geleceğini düşünen herkes, başını ellerinin arasına alıp geçmişin bu aydınlık sayfasından ilham alarak geleceğe dair yeni yollar açmalıdır. Köy Enstitüleri’nin yetiştirdiği değerli eğitimciler, yazarlar, tarımcılar ve sağlıkçılar, Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılan birer ışık olarak tarihteki yerlerini almıştır. O ışıklar, hala Türkiye’nin geleceğine ışık tutmaktadır.

Köy Enstitüleri’nin kurulmasında büyük emekleri olan Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’a sonsuz minnet duymaktayım. Onlar, Türkiye’nin en zor zamanlarında eğitimi bir kurtuluş yolu olarak görerek, gelecek nesillere ışık olacak eğitim kurumlarının temellerini atmışlardır. Bu iki değerli insanın açtığı yolda yürümek, onların mirasını yaşatmak bizim en büyük görevimizdir. Ben de bu aydınlanma hareketinin bir parçası olan Akpınar Öğretmen Okulu’ndan mezun olmanın büyük bir mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum. Bu okul, Köy Enstitüleri’nin ruhunu ve anlayışını taşıyan bir kurum olarak bizlere sadece öğretmenliği değil, topluma hizmet etmenin onurunu da öğretti. Köy Enstitüleri’nin bıraktığı miras, her zaman yolumuzu aydınlatmaya devam edecek.

İsmail Erdal 08.09.2024 Muğla

DİĞER YAZILARI ‘’Minik Canların Umutlarını Çalanlar Para Hırsı Uğruna Geleceğimiz Karartılıyor’’ 01-01-1970 02:00 Tarikatların Gölgesinde Laiklik 01-01-1970 02:00 Vatan Savunmasında İbadet ve Dayanışma: 01-01-1970 02:00 İklim Değişikliğinin Ayak Sesleri 01-01-1970 02:00 3. Maddeyi Tartışmaya Açmak Tehlikeli Bir Girişim 01-01-1970 02:00 Kız Çocukları: Eşitlik Mücadelesinde Büyüyen Hayatlar 01-01-1970 02:00 “Avcılık Spor Değil 01-01-1970 02:00 Amasya Elması 01-01-1970 02:00 Alevlerle Yazılan Özgürlük 01-01-1970 02:00 Sessiz Çığlıklarımız Ne Zaman Duyulacak? 01-01-1970 02:00 Aklın Yolu Birdir 01-01-1970 02:00 Türk çiftçisine bir an önce "KENEVİR" ekme yetkisi verilmelidir. 01-01-1970 02:00 “Bafra Pidesinin Peşinde: Anılar ve Arayışlar” 01-01-1970 02:00 "Geleceğin Enerjisiyle Eğitimi Aydınlatan Öncü Adımlar" 01-01-1970 02:00 Sınıfta İmamın Yeri Olabilir mi? 01-01-1970 02:00 Çocukluk Adımlarımın Büyülü Yolculuğu 01-01-1970 02:00 Kadınlarımızın Toplumdaki Yeri 01-01-1970 02:00 İtfaiyeciler Günü: Yangın Güvenliğinin Kahramanları 01-01-1970 02:00 Dünya ile Bağlarımızı Koparmayalım: 01-01-1970 02:00 “İnsan Hayatına Teknolojinin Dokunuşu” 01-01-1970 02:00 “Dualarla Gelecek Kurulmaz: Bilimden Uzaklaşan Toplumlar Yok Olmaya Mahkum” 01-01-1970 02:00 “Haşhaş: İnsanlık Tarihinin Köklerinden Günümüze Uzanan Bir Yasaklı Bitki” 01-01-1970 02:00 “Haşhaş Çiçekleri Arasında Yürüyüş: 1950'lerde Taşova'da Bir Çocukluk Hikayesi" 01-01-1970 02:00 Kenevir: İnsanlık İçin Bir Miras, Egemen Güçler İçin Bir Tehdit 01-01-1970 02:00 “12 Eylül: Türkiye’nin Karanlık Dönemi ve Kaybedilen Gelecek" 01-01-1970 02:00 “Doğanın Tacı: Gürsu’nun Sularında Hayat Bulmak" 01-01-1970 02:00 Eğitimi Korku Değil, Bilim Şekillendirmeli 01-01-1970 02:00 “Kötülüğün Yankısı: Falaris Boğası ve Adaletin Karanlık Yüzü" 01-01-1970 02:00 “Masumiyetin Katledildiği Yerde İnsanlık Utandı" 01-01-1970 02:00 1916 yılında Arap Yarımadası’nda önemli bir dönüm noktası yaşandı 01-01-1970 02:00 Toprağın Üstü Altından Kıymetli 01-01-1970 02:00 Amasya, yüzyıllardır sanatın, müziğin, merkezi olmuş bir şehir 01-01-1970 02:00 Bir Akpınar Efsanesi: İbrahim Aydın’a Veda 01-01-1970 02:00 Bu Topraklarda Mustafa Kemal'ler Yenilmez: 01-01-1970 02:00