“Sarı Öküz’ü Verdiğimiz Gün Kaybettik

İsmail Erdal

12-01-2025 12:33

“Sarı Öküz’ü Verdiğimiz Gün Kaybettik: Kapitalizmin Sessiz İşgali ve Türkiye’nin Gidişatı”

Bir zamanlar bir grup güçlü öküz, otlaklarında barış içinde yaşardı. Birlik içinde oldukları sürece ne dışarıdan gelen tehditlere boyun eğdiler ne de aralarındaki bağı zayıflattılar. Ancak gün geldi, aslan onları bölmenin yolunu buldu. Öküzler, en gözde kardeşleri olan sarı öküzü, huzur vaadi karşılığında aslana teslim ettiler. O gün birliği kaybettiler; o gün direnişi kaybettiler; o gün tüm geleceklerini aslanın pençelerine teslim ettiler.

Türkiye’nin son birkaç on yılda yaşadıkları, bu hikayeyi anımsatmıyor mu? Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Sümerbank’tan Etibank’a, şeker fabrikalarından demir-çelik tesislerine kadar tüm ekonomik değerlerimiz, ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan güçlü bir birlik oluşturuyordu. Fakat ne zaman ki “özelleştirme” adı altında bu değerlerimiz birer birer satılmaya başlandı, işte o gün sarı öküzümüzü aslanlara teslim ettik.

Kapitalizmin işgal stratejisi Irak, Suriye ve şimdi de Türkiye gibi ülkelerde hep aynı. Önce halkı ekonomik krizlere sürükleyerek korkuturlar. Ardından “çözüm” olarak özelleştirme, borçlanma, yabancı sermaye ve dışa bağımlılığı önerirler. Tıpkı Irak’ın ordusunu, bürokrasisini ve kaynaklarını Keşnizani tarikatı eliyle ele geçirdikleri gibi, Türkiye’de de tarikat ve cemaatleri birer “Truva atı” olarak kullanarak devletin kilit noktalarını kontrol altına aldılar. Halk, özgürlüğünü kaybettiğinin farkına vardığında ise, artık iş işten geçmişti.

Bugün, Atatürk’ün “bağımsızlık benim karakterimdir” anlayışıyla kurulan Türkiye, bağımsızlığını bir kez daha tehlikeye atıyor. İlk fabrikayı, ilk köprüyü, ilk madeni sattığımızda belki farkında değildik, ama işte o gün özgürlüğümüzün ilk temellerini yitirdik. Bugün ne tarımda kendimize yeterliyiz ne de enerjide dışa bağımlılığımızı azaltabildik. Üretim ekonomisinden tüketim ekonomisine geçişin bedelini, açlıkla, işsizlikle ve borçla ödüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulduğunda, milletin ortak iradesi ve bağımsızlık tutkusu, yeni bir geleceğin temel taşlarını oluşturdu. Atatürk’ün liderliği altında, yalnızca askeri zaferler değil, ekonomik ve sosyal alanda da devrim niteliğinde adımlar atıldı. Eğitimden sanayiye, tarımdan kültüre kadar her alanda kalkınma hamleleri gerçekleştirilirken, Türkiye bağımsız ve kendi kendine yeten bir devlet olma yolunda ilerledi. Bu birlik ve beraberlik ruhu, Atatürk’ün ölümüne kadar sürdü ve sonraki yıllarda da devlet adamlarının sorumlu duruşuyla korunmaya çalışıldı.

Bu güçlü duruşun en büyük sınavlarından biri, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşandı. Dünya, tarihin en kanlı savaşlarından birine tanıklık ederken, 65 milyon insan yaşamını yitirdi. Ancak Türkiye, akılcı diplomasi ve tarafsızlık politikaları sayesinde bu büyük yıkımın dışında kalmayı başardı. Savaşın en çetin günlerinde dahi, ülke içinde barış ve güvenlik sağlandı. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya için bir örnek teşkil etti. Bu süreçte ne bir kişinin burnu kanadı ne de Türkiye’nin bağımsızlığı tehlikeye düştü.

Ancak 1950’li yıllara gelindiğinde, dünya üzerinde emperyalizmin yeni oyunları devreye girmeye başladı. Ekonomik bağımsızlığını koruyan ve kendi üretim gücüne sahip olan Türkiye, bu kez “yardım” adı altında çeşitli vaatlerle kuşatılmaya çalışıldı. Marshall Planı gibi programlarla başlayan süreçte, tarım ve sanayi politikalarımıza müdahale edildi. İlk fabrikalar, “özelleştirme” adı altında satıldı. Stratejik tesisler, kamu yararına çalışan işletmeler birer birer elden çıkarıldı. Yerli üretimin yerini ithalata dayalı tüketim ekonomisi aldı.

Başlangıçta yavaş ilerleyen bu süreç, ilerleyen yıllarda hız kazandı. 1980’lerden itibaren, özelleştirme politikaları Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını ciddi ölçüde zedeledi. Sümerbank’tan Etibank’a, şeker fabrikalarından kömür ocaklarına kadar ülkenin üretim gücü, küresel sermayenin kontrolüne geçti. Bu durum, yalnızca ekonomik zafiyetle kalmadı; aynı zamanda Türkiye’nin siyasal ve sosyal dengelerini de derinden sarstı. Bugün gelinen noktada, emperyalizmin bu uzun vadeli planlarının, Türkiye’yi ekonomik bağımsızlıktan yoksun, borca dayalı bir düzene sürüklediği aşikardır.

Bu süreç, birlik ve beraberliğin kaybedildiği, emperyalizmin vaatlerinin tuzak olduğu bir dönemin başlangıcını temsil eder. Türkiye, üretimden vazgeçerek tüketim toplumuna dönüştü. Oysa Atatürk’ün miras bıraktığı model, yalnızca bugünün değil, yarının da ekonomik, sosyal ve siyasal bağımsızlığını güvence altına alacak bir kalkınma modeli sunuyordu. Bu mirasın korunması, ülkemizin geleceği için hayati önemdedir.

Kapitalizmin bu sessiz işgal sürecini anlamak için Irak örneğine bakmak yeterli. Saddam Hüseyin, halkı için direndiğini sanırken, Keşnizani tarikatı CIA kontrolünde ülkenin tüm dinamiklerini içten içe çürütmüştü. İşgal günü geldiğinde, ne bir tank sokağa çıktı ne de bir uçak havalandı. Irak, içten fethedilmişti. Türkiye’nin de bugün benzer bir süreci yaşadığını görmek için çok uzağa bakmaya gerek yok. Devlet kurumlarının işlevsiz hale getirilmesi, eğitim sisteminin çağdaş değerlerden uzaklaştırılması, üretim ekonomisinin yok edilmesi, milyonlarca sığınmacı ile demografik yapının değiştirilmesi ve nihayetinde laik sistemin yozlaştırılması, bu işgalin sessiz adımlarıdır.

Tüm bu yaşananlar bize bir gerçeği tekrar hatırlatıyor: Birlikten, dayanışmadan ve bağımsızlıktan vazgeçtiğimiz gün kaybetmeye başlarız. Sarı öküzü aslana teslim ettiğimizde, sadece bir bireyi değil, geleceğimizi de kaybederiz. Bugün hala üretim ekonomisine, laik eğitime, bağımsız bir hukuk sistemine ve Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına sarılarak mücadele edebiliriz. Ancak bu mücadele ertelenirse, Türkiye’nin de Irak ve Suriye gibi bir iç savaş ve parçalanma sürecine sürüklenmesi kaçınılmazdır.

Sonuç olarak, geçmişte yapılan hataları tekrarlamamak için halk olarak gözümüzü açmalı, gerçekleri anlamalı ve “Sarı Öküz’ü vermemek” için mücadele etmeliyiz. Çünkü ülkenin bağımsızlığı, yalnızca ekonomik ya da askeri bir kavram değildir. Bağımsızlık, aynı zamanda halkın geleceğini, onurunu ve yaşam hakkını koruma iradesidir. Bu iradeyi kaybettiğimiz an, tüm ülkenin sonunu hazırlamış oluruz.

Unutmayalım: Birlikten vazgeçtiğimiz gün kaybetmeye başladık. Ama yeniden birlik olursak kazanabiliriz.

İ. Yalcın Çınar Sarıkaya 08.01.2025 Muğla

DİĞER YAZILARI “Onur ve Sorumluluk: Unutulan Değerler” 01-01-1970 02:00 47 Yıl Önce İnşa Edilen Binanın Sorumluluğu 01-01-1970 02:00 Köy Enstitüsü Öğrencilerinin Yolculuğu 01-01-1970 02:00 “Emeklilik: Onurlu Bir Yaşam mı, Sessiz Bir Terk Ediliş mi?” 01-01-1970 02:00 Böl ve Yönet 01-01-1970 02:00 “Ovacık’ın Efsanesiydi, Kadıköy’de Hayal Kırıklığı Oldu” 01-01-1970 02:00 Muğla’dan Türkiye’ye Bir Uyarı 01-01-1970 02:00 Sömürülen Kıtanın Çığlığı 01-01-1970 02:00 Patrona Halil ve Şeyh Bedreddin: 01-01-1970 02:00 “Tayland gezi notları: 3” 01-01-1970 02:00 “Tayland gezi notları: 2” 01-01-1970 02:00 “Tayland Gezi Notları: 1” 01-01-1970 02:00 Kendi Seçiminin Bedeli 01-01-1970 02:00 “24 Kasım: Bir Hüzün ve Hatırlama Günü” 01-01-1970 02:00 İşkencenin İnsanlık Dışılığı 01-01-1970 02:00 Anılarınızı Kaleme Alarak Ölümsüzleştirin 01-01-1970 02:00 “Laiklik: Özgürlüğün ve Aydınlığın Teminatı” 01-01-1970 02:00 'Laikliğin Eğitim ve Bilim Üzerindeki Rolü: 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk-8 Son bölüm 01-01-1970 02:00 “Cumhuriyetin Çınarı: Muazzez İlmiye Çığ’ın Ardından” 01-01-1970 02:00 "Cumhuriyetimizin Temel Değerleri ve Günümüzdeki Tehditler" 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk-7 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk-6 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk-5 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk-4 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk-3 01-01-1970 02:00 Kahire’de Tarihe Yolculuk”- 2 01-01-1970 02:00 “Nil’in Kıyısında: Kahire’de Tarihe Yolculuk” 01-01-1970 02:00 “Eğitimde Ahlak ve Değerlerin Önemi: İnsani Bir Yaklaşım” 01-01-1970 02:00 10 Kasım ve Atatürk'ün Ardından Bıraktığı Miras 01-01-1970 02:00 Orta Doğu Toplumunun Çıkmazı 01-01-1970 02:00 “Demokrasiyi Korumak: Halkın Seçtiği Yöneticilere Saygı” 01-01-1970 02:00 Özgürlüğün Sembolü Bayrak 01-01-1970 02:00 Yaşasın Cumhuriyet! 01-01-1970 02:00 “Vatan Uğruna Fedakarlık: Boğaz Şehitliği’nde Kahramanlık İzleri” 01-01-1970 02:00 Akpınarlılarla Tarihe Yolculuk 3. Gün 01-01-1970 02:00 Akpınarlılarla Tarihe Yolculuk İkinci Gün 01-01-1970 02:00 Kıbrıs’ta Kuşakları Birleştiren Dördüncü Buluşma 01-01-1970 02:00 ‘’Minik Canların Umutlarını Çalanlar Para Hırsı Uğruna Geleceğimiz Karartılıyor’’ 01-01-1970 02:00 Tarikatların Gölgesinde Laiklik 01-01-1970 02:00 Vatan Savunmasında İbadet ve Dayanışma: 01-01-1970 02:00 İklim Değişikliğinin Ayak Sesleri 01-01-1970 02:00 3. Maddeyi Tartışmaya Açmak Tehlikeli Bir Girişim 01-01-1970 02:00 Kız Çocukları: Eşitlik Mücadelesinde Büyüyen Hayatlar 01-01-1970 02:00 “Avcılık Spor Değil 01-01-1970 02:00 Amasya Elması 01-01-1970 02:00 Alevlerle Yazılan Özgürlük 01-01-1970 02:00 Sessiz Çığlıklarımız Ne Zaman Duyulacak? 01-01-1970 02:00 Aklın Yolu Birdir 01-01-1970 02:00 Türk çiftçisine bir an önce "KENEVİR" ekme yetkisi verilmelidir. 01-01-1970 02:00 “Bafra Pidesinin Peşinde: Anılar ve Arayışlar” 01-01-1970 02:00 "Geleceğin Enerjisiyle Eğitimi Aydınlatan Öncü Adımlar" 01-01-1970 02:00 Sınıfta İmamın Yeri Olabilir mi? 01-01-1970 02:00 Çocukluk Adımlarımın Büyülü Yolculuğu 01-01-1970 02:00 Kadınlarımızın Toplumdaki Yeri 01-01-1970 02:00 İtfaiyeciler Günü: Yangın Güvenliğinin Kahramanları 01-01-1970 02:00 Dünya ile Bağlarımızı Koparmayalım: 01-01-1970 02:00 “İnsan Hayatına Teknolojinin Dokunuşu” 01-01-1970 02:00 “Dualarla Gelecek Kurulmaz: Bilimden Uzaklaşan Toplumlar Yok Olmaya Mahkum” 01-01-1970 02:00 “Haşhaş: İnsanlık Tarihinin Köklerinden Günümüze Uzanan Bir Yasaklı Bitki” 01-01-1970 02:00 “Haşhaş Çiçekleri Arasında Yürüyüş: 1950'lerde Taşova'da Bir Çocukluk Hikayesi" 01-01-1970 02:00 Kenevir: İnsanlık İçin Bir Miras, Egemen Güçler İçin Bir Tehdit 01-01-1970 02:00 “12 Eylül: Türkiye’nin Karanlık Dönemi ve Kaybedilen Gelecek" 01-01-1970 02:00 “Doğanın Tacı: Gürsu’nun Sularında Hayat Bulmak" 01-01-1970 02:00 Eğitimi Korku Değil, Bilim Şekillendirmeli 01-01-1970 02:00 “Kötülüğün Yankısı: Falaris Boğası ve Adaletin Karanlık Yüzü" 01-01-1970 02:00 “Masumiyetin Katledildiği Yerde İnsanlık Utandı" 01-01-1970 02:00 1916 yılında Arap Yarımadası’nda önemli bir dönüm noktası yaşandı 01-01-1970 02:00 “Köy Enstitülerinin Işığı ve Cumhuriyetin Aydınlık Geleceği" 01-01-1970 02:00 Toprağın Üstü Altından Kıymetli 01-01-1970 02:00 Amasya, yüzyıllardır sanatın, müziğin, merkezi olmuş bir şehir 01-01-1970 02:00 Bir Akpınar Efsanesi: İbrahim Aydın’a Veda 01-01-1970 02:00 Bu Topraklarda Mustafa Kemal'ler Yenilmez: 01-01-1970 02:00