Amasya Mübadilleri ve Balkan Türk Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı Fahrettin Kayalar yaptığı açıklamada şunları söyledi; Bundan 97 yıl önce; 30 Ocak 1923 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında, Türkiye’de yerleşik Rum-Ortodokslar ile Yunanistan’da yerleşik Türk-Müslümanların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı.
Yunanistan'ın Balkan Savaşına katıldığı tarih olan; 18 Ekim 1912 tarihinden itibaren yurtlarını terk etmiş olanları da kapsamına alan bu sözleşme ile yaklaşık 2.000.000 insan zorunlu göçe tabi tutuldu.
Mübadeleye tabi tutulanlar; yüzlerce yıldır ekip-biçtikleri topraklarını, ekmek parası kazandıkları işyerlerini, evlerini, ibadet ettikleri kutsal mekânlarını, sevdiklerinin mezarlarını geride bıraktılar. Limanlarda, tren istasyonlarında kurulan çadırlarda haftalarca, aylarca beklediler. Çoğu yolcu taşımaya elverişli olmayan gemilerle iki ülke arasında günler, haftalar süren yolcuklar yaptılar. Bu yolculuklar sırasında yaşamını kaybeden yakınlarını denize verdiler.
Mübadillerin doğdukları toprakları ziyaret etmelerine uzun yıllar izin verilmedi.1. Kuşak mübadillerin hemen hemen tamamı memleket hasreti ile bu dünyadan sessizce göçüp gittiler. Son yıllarda giderek artan sayıda mübadil çocuğu ve torunu bir vasiyeti yerine getirircesine aile büyüklerinin “memleket” dedikleri toprakları ziyaret etmek istiyor. Ancak; T.C vatandaşlarına vize uygulanması, vize alırken çekilen sıkıntılar düş kırıklığı yaratıyor. AB yöneticilerinden, Yunanistan ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinden verilen sözlerin yerine getirilmesini, iki halk arasına örülen vize duvarının kaldırılmasını BİR KEZ DAHA VE ISRARLA talep ediyoruz.
Avrupa Birliğinden, Yunanistan ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden bir talebimizde şudur: Mübadillerin geride bıraktıkları ve günümüze kadar ayakta kalabilmiş olan; cami, kilise, tekke, manastır, ayazma, türbe, şehitlik, mezarlık gibi kutsal mekanların, hamam, bedesten, çeşme gibi tarihi yapıların, başta İstanbul-Tuzla ve Urla-Klazomen olmak üzere mübadillerin sağlık kontrollerinin yapıldığı tahaffuzhanelerin ve sağlık merkezlerinin restore edilmesini ve korunmasını, restore edilen tarihi eser niteliği taşıyan yapıların; müze, mübadele evi, konferans ve sergi salonu olarak kullanabilmeleri için mübadil kuruluşlarına tahsis edilmesini istiyoruz..
Mübadil kuruluşları olarak dikkat çekmek istediğimiz önemli bir konu da başta Ortadoğu olmak üzere dünyamızın değişik coğrafyalarında devam eden kanlı çatışmalar ve savaşlardır. Özellikle komşu Suriye'de, Irak'ta yüzbinler yaşamını yitirdi. Bu acımasız savaş nedeniyle milyonlarca insan canını kurtarmak için ülkesini terk etti ve etmeye devam ediyor. Birleşmiş Milletlerin 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de 5 milyon 679 bin mülteci yaşıyor. Sadece Suriye’den Türkiye’ye sığınanların sayısı 3 milyon 687 bin 224 kişiye ulaştı. Bu insanların tekrar ülkelerine dönebilmeleri ve huzur içinde yaşamlarını yeniden kurabilmeleri için barışçıl ortamın bir an önce sağlanması gerektiğini önemle vurguluyoruz.
Çevremizde yükselen savaş tehdidinin giderek tüm dünyayı saracak bir sıcak çatışmaya dönüşmesi olasılığına karşı hemşerimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün "yurtta sulh cihanda sulh" sözleriyle ifade ettiği prensibe uygun olarak içerde demokrasi, dışarda diplomasi odaklı adımlar atılmasının önemine işaret ediyoruz.
Ortadoğu’nun gittikçe kızıştığı ve Doğu Akdeniz’in gittikçe ısındığı bir dönemde barışın önemini vurgulamak için Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı 24 Temmuz’un LOZAN BARIŞ BAYRAMI olarak ilan edilmesini ve resmen kutlanmaya başlanmasını istiyoruz.
Bu coğrafyada yaşayan halkların geçmişinde yüzlerce/binlerce yıllık birlikte yaşam deneyimi var. Bizler; mübadil çocukları ve torunları olarak, Mübadelenin 97. Yıl dönümünde Orta Doğu’da, Balkanlarda, Akdeniz’de, Ege’de, yaşadığımız coğrafyada ve elbette tüm dünyada;
Çatışma yerine barış, farklı olanı sürgün yerine birlikte yaşama ortamının oluşturulabileceğine yürekten inanıyoruz.
Savaşlarda, göç yollarında ve terör saldırılarında yaşamını yitirenleri saygı ve rahmetle anıyor, çekilen acılar bir daha yaşanmasın diyoruz.