Amasya Barosundan yapılan açıklamada Baroların Genel Kurul resmi süreçlerinin başlamasından dolayı açıklama yapıldı.
Açıklama şöyledir; Baroların Genel Kurul resmi süreçlerinin başlamasından bir gün önce, Sağlık Bakanlığı’nın yazısı üzerine alındığı belirtilen İçişleri Bakanlığı’nın 02.10.2020 tarihli “tavsiye” genelgesi ve İl Hıfzıssıhha Kurulları’nın 02.10.2020 tarihli kararlarıyla açıkça yasaya aykırı olarak kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin genel kurullarının 01.12.2020 tarihine kadar ertelenmesine karar verilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu tarafından da 02.10.2020 tarihli karar ile il/ilçe umumi hıfzıssıhha kurullarının karar alması halinde baro genel kurullarının yapılamayacağına hükmetmiştir.
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 82. Maddesi Baro Genel Kurulları’nın son rakamı çift olan yıllarda olmak kaydıyla iki yılda bir Ekim ayının ilk haftası içinde toplanacağını düzenlemektedir. Yasal hüküm, önce tavsiye genelgesi ile, akabinde İl Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla ve son olarak da YSK kararı ile çiğnenmiştir.
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda Hıfzıssıhha kurullarının genel kurul erteleme yetkisi bulunmamaktadır. Hal böyleyken yasayla getirilen bir düzenlemenin genelge, kurul kararı gibi işlemlerle ortadan kaldırılması açıkça hukuka aykırıdır. Hukuka aykırı olarak alınan hıfzıssıhha kurulu kararlarını dayanak alarak baro genel kurullarını iptal eden ancak aynı kararında siyasi partilerin kongrelerini yapmalarında sakınca bulunmadığını beyan ederek virüsün toplantı seçtiğini ortaya koyan YSK kararı hakkında ise hukuki bir değerlendirme yapmak maalesef mümkün değildir.
Türkiye’de ilk Kovid-19 vakasının açıklandığı tarih olan 10 Mart’tan bu yana aradan geçen sürede, baroları parçalama kanunlarından düğünlere, siyasi partilerin kongrelerinden mitinglere ve açılışlara kadar hiçbir “etkinliğin” ertelenmediği ülkemizde baro seçimlerinin ertelenmesi, oy vermek ve baronun organlarını belirlemek yetkisine sahip bütün avukatların iradelerine ipotek koyulması anlamına gelmektedir.
Bu hukuksuzluğa karşı yasal yollarla mücadelemizi sürdüreceğimizi bildirmekle birlikte, bu hukuk tanımazlığın seçme ve seçilme hakkını keyfi olarak ortadan kaldırması bakımından hukuk güvenliği ilkesine ve demokrasimize telafisi imkansız zararlar vereceğini tarih önünde yetkililere bir kez daha hatırlatıyoruz.