Deva Partisi Amasya Merkez İlçe Başkanı Av. Mahmut Sami Sözen Amasya Yeşilırmak'da yaşanan balık ölümleriyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Sözen; "İlimiz sınırları içerisinden geçen Yeşilırmak Nehri'ndeki balık ölümleri üzüntü ve endişe vericidir.
Yetkililerden beklentimiz, sorunun nedeninden ve "balık tutulmasının yasaklanması" gibi bir karara imza atmalarından ziyade çözümüne ilişkin açıklamalardır.
Ne "balık tutulması yönündeki" yasak, ne de sorunun kaynağının açıklanmış olması bir çözüm değildir.
Yeşilırmak'ta yaşanan bu vahim duruma dair ilimizdeki tüm ilgili kurum ve yöneticiler derhal biraraya gelmeli ve kısa ve uzun vadeli çözümler üzerine ne yapılacağı ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmelidir.
Bu sorun çok uzun yıllardır devam eden bir sorun olup bu zamana kadar hiçbir somut adım atılmaması üzüntü vericidir. Artık sorunu konuşmak, sorumluluğu üzerimizden atmaya yönelik tedbirleri açıklamak yerine hiç vakit kaybetmeden üzerimize düşen ne varsa yapmalıyız!
Bununla beraber artan nüfus, kentleşme ve sanayileşme; ormanların yok olmasına, emisyonların artmasına, yenilenemeyen kaynakların tükenmesine, nehirlerin kirlenmesine, çölleşmeye, su baskınlarına ve uzun dönem iklim değişikliğine neden olmaktadır. İklim değişikliği, insanlar, diğer canlılar, çevre ve ekonomi üzerindeki geniş kapsamlı ve yıkıcı etkileriyle insanlığın karşılaştığı en büyük ve en acil sorunlardan biri haline gelmiştir.
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuna göre Türkiye Akdeniz havzasında olması nedeniyle iklim değişikliğinin zararlı etkilerinden ve tehditlerinden etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır.
Deva partisi olarak, vatandaşlarımızın sağlık ve refahının çevre ile ilgili risklere karşı korunması için, kirliliğin önlenmesi ve doğal kaynakların ekolojik dengeye zarar vermeyecek biçimde kullanılması temel hedefimizdir.
İnsan sağlığı ve refahı için temiz bir çevrenin şart olduğu bilinciyle, çevreye yapılan her yatırımı insan sağlığını koruma bakımından önemli görüyoruz.
Çevreyle ilgili kurumların güçlendirildiği, ilgili paydaşları süreçlere dahil eden, işbirliğini esas alan, kaynak verimliliğine dayalı, koruma kullanma dengesini gözeten, fosil yakıtlara dayalı kahverengi ekonomiden yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yeşil bir ekonomiye geçişi öngören, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir çevre politikası hedefliyoruz.
Okul öncesi eğitimden başlayarak, bireylere pratik alışkanlıkları oluşturmayı hedefleyen güçlü bir çevre eğitimi bilinci verilmesini sağlayacağız.
Başta enerji olmak üzere, sanayi, tarım, ulaştırma gibi diğer politika alanlarını çevre ile daha uyumlu hale getireceğiz.
Sanayide çevre dostu teknolojilerin kullanılmasını destekleyecek; yenilenebilir ve temiz enerji potansiyelimizi en üst seviyeye çıkaracağız.
Yeni yerleşim yerlerinde merkezi ısıtma sistemlerini teşvik edecek, yeşil alanları arttıracak, imar planları yapılırken hava kirliliğini azaltan tedbirleri uygulamaya koyacak ve toplu taşıma araçlarının yaygınlaştırmasını özendireceğiz.
Hava kirliliğine sebep olan kirletici vasfı yüksek tesislerde, baca gazı arıtma tesisleri için en iyi teknolojileri seçecek, hava kalitesinin izlenmesi sistemini yerleşim yerlerinde kurdurarak ve çevrimiçi bilgilendirme sistemleri ile vatandaşlarımızı bilgilendireceğiz.
Denizlerimizdeki petrol kirliliği, atıkların artışı ve aşırı, düzensiz balıkçılık gibi unsurlar, deniz canlılarının sağlığını ve çeşitliliğini olumsuz etkilemektedir. Denizlerimizin kirlenmeye karşı korunması için etkin mücadele edecek, özellikle taraf olduğumuz Barselona ve Bükreş Sözleşmelerindeki yükümlülüklerimizi özenle sürdürecek ve denizlerimizin maruz kaldığı kirliliğin bertaraf edilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştireceğiz.
Evsel ve sanayi atık suları için ortak atık su arıtma tesisleri yaparak, arıtılan suların sulamada kullanılmasını teşvik edeceğiz.
Suyun sektörler arasında tahsisinde ekonomik verimliliği dikkate alacağız.
Tarımda suyu az tüketen, bölgenin durumuna göre kuraklığa dayanıklı bitki türlerine yönlenmesini teşvik edecek, tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi için yeni teknolojilerin kullanılmasını destekleyeceğiz. Bu amaçla yoğunlaştırılmış çiftçi eğitim programları uygulayarak, toprak-su dostu ürün sertifikaları vereceğiz.
Üretilen atıkların, çevre ve insan sağlığı için bir tehdit olmaktan çıkarılarak, ekonomi için bir girdiye dönüştürülmesini amaçlayan atık yönetim stratejimiz “sürdürülebilir kalkınma” yaklaşımının temellerinden birini oluşturacaktır. Bununla birlikte, atıkların öncelikle kaynağında azaltılması, geri dönüşümü, tekrar kullanımı ve enerjiye dönüştürülerek ekonomiye kazandırılmasını teşvik edeceğiz.
Ülkemiz birçok endemik türe ev sahipliği yapmakta ve zengin bir biyolojik çeşitlilik barındırmaktadır. Çevre için önemli olduğu kadar, ekonomik açıdan da büyük değere sahip olan biyolojik çeşitliliği ve gen kaynaklarımızı, gelecek kuşakları da gözeterek, koruyacağız.
Hayvan haklarının korunması ve hayvanların kötü muamele ve şiddete maruz kalmalarının engellenmesi önemli ve hassas bir toplumsal konudur. Hayvan haklarının korunması konusunda hem vicdani duyguları hem de Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi ilgili uluslararası enstrümanların benimsediği norm ve standartları tüm düzenleme ve uygulamaları göz önünde bulunduracağız. Hayvan hakları ile ilgili düzenleme ve projeleri bu anlayışla geliştirecek, gerekli denetim ve yaptırımları hayata geçireceğiz.
Hayvanların şiddet ve işkenceden korunması, hayvan yetiştiricilerinin bilgilendirilmesi, sanayi ve bilimsel araştırmalarda hayvanlara muamele, nesli tükenmekte olan hayvanların korunması ve izinsiz avlanma, eğlenme, dövüştürme ve benzeri amaçlarla hayvanlara zarar verilmesi gibi başlıca konularda çalışmalar yürüteceğiz. Hayvanlara karşı işlenen suçlar kapsamına giren fiilleri ve cezaları bu doğrultuda düzenleyeceğiz.
Orman ve korunan alanları genişletecek, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, uluslararası öneme sahip sulak alanlar, yaban hayatı geliştirme sahaları ile hassas bölgeleri koruyacak; orman, mera ve tarım alanlarının ekonomik getiri ve rant uğruna kullanımlarına izin vermeyeceğiz.
Çölleşme, verimli toprakların azalmasına, üretim ve verim düşüklüğüne, bitki örtüsünün tahribine, gıda üretiminin azalmasına, sel ve taşkın zararlarının artmasına, ekonomik kaynakların azalmasına ve göçlere sebep olmaktadır. Çölleşme ile mücadele de havza bazlı, sürdürülebilir arazi yönetiminin sağlanması ve yok olan topraklarımızın kaybını önlenmesi için gerekli yasal çerçeveyi oluşturacak, Ulusal Eylem Planları hazırlayacak, entegre arazi kullanım planları ve politikaları geliştirecek ve bu planların ülkemiz stratejik kalkınma planlarına entegrasyonunu sağlayacağız.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Paris Anlaşması, Avrupa Birliği Çevre Programları ve taraf olduğumuz diğer uluslararası anlaşma ve sözleşmeleri yakından takip edeceğiz. Türkiye’nin, uluslararası iklim değişikliği platformlarında daha aktif rol oynamasını ve sorumluluklarıyla orantılı şekilde yükümlülük almasını sağlayacağız.
Küresel ısınmanın ülkemizdeki coğrafi ve ekonomik etkilerini tüm yönleriyle araştıracak; iş ve gelir kayıpları, yerleşim alanları ile doğal, tarihi ve kültürel değerler alanlarında yol açabileceği hasarları tespit edeceğiz.
Çevreyi kirleten bütün kurum, kuruluş ve şahıslara, kirleten öder ilkesi doğrultusunda, en ağır ve caydırıcı yaptırımları uygulayacağız.
Çevreye zarar veren faaliyetler üzerindeki vergileri, harçları ve ücretleri arttıracak, kirletici faaliyetleri destekleyen sübvansiyonları kaldıracak ve kamu alım kurallarında değişiklikler yapacağız. Çevre odaklı yatırımlara, teknolojik yeniliklere ve temiz teknoloji kullanımına daha fazla kaynak ayıracağız.
Çevreye ilişkin politikalar, planlar ve projeler belirlenirken; kamu kurumları, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum örgütlerini sürece dahil edecek, farkındalık kampanyalarıyla halkımızın bilinçlendirilmesini ve bilgiye erişimini sağlayacağız.
Merkezi ve yerel bütçeleme süreci ile politikaların oluşturulmasında iklim ve çevresel hedefleri de dikkate alacağız" dedi.