Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Atila Sertel SONSÖZ TV'nin konuğu oldu. Gazeteci Fatih Yapar'ın sorularını yanıtlayan Sertel, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

 

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun elektriğinin kesilmesini değerlendiren ve mevcut hükümetin politikasına tepki gösteren Sertel, "AK Parti'nin büyük kısmında yiyelim içelim gezelim modu var. Türkiye ne hale gelirse gelsin, hangi kurumu satılırsa satılsın, 'Çeşme'de rant varsa imara açacaksak açalım' diye bakıyorlar. Onlar bu döneme 'testiyi doldurma dönemidir, hızlanabildiğimiz kadar hızlanalım' diye bakıyorlar. Halktan koptukları için halkın sorunlarına çözüm aramıyorlar. Zaten onlar sorun var olarak da görmüyor. Milletvekilleri ve bakanları söylüyor 'Türkiye'de aç olan mı var?' diye. İftar yemeklerine bakın, 'Karnımız doydu, kalan ekmeği eve götürebilir miyiz?' diye soranlar var. Türkiye'yi bu hale getirenler utansın. 4 milyon hanenin elektriği kesilmiş Genel Başkanımız'ın elektriği kesilmese bu konu gündeme gelmeyecek. 85 milyon ülkede 16 milyon elektriksiz evde oturuyor" dedi.

VATANDAŞI 3 AY DEĞİL 3 GÜN BEKLEMİYORLAR

Vatandaşlar için 3 ay bile beklenmeyeceğini vurgulayan Sertel, "Vatandaşı 3 ay değil 3 gün beklemiyorlar. Anında kesiyorlar. Genel Başkanımız burada bir noktaya dikkat çekmek istedi. Kendisi hem emekli hem milletvekili maaşı alıyor. Yani ekonomik anlamda ödeyememe durumu yok. Ancak milyonların sesi olma yolu vardı ve bu kararı aldı. Bizlere 'Sakın evimin önüne gelmeyin, bağırmayın, çağırmayın, milyonların elektriği kesiliyor, ben buna dikkat çekmek istiyorum' dedi.  'Elde edilen gelirinin bir bölümü yatırımlara ayrılmalıdır' diyor sözleşmede ancak bizim yaptığımız incelemede bir yatırım yok. Bu olmadığı için kış gününde 3 gün insanlar elektriksiz kaldı. Firmalar kar paylarını artırdı ancak yatırımları da kestiler. Genel Başkanımız bunlara dikkat çekmek için 1 hafta karanlıkta oturacak. Olsun, geleceğimiz aydınlık" diye konuştu.

YEREL YÖNETİCİLER BURADA ÇÖZÜM OLARAK…
Ekonominin her geçen gün daha kötüye gittiğini söyleyen Sertel, pazarlarda karşılaşılan durumlara dikkat çekerek, "Geçen pazarcılar odası ile birlikteydik. Antalya'da domates 17 TL'den çıkıyor buraya 25 TL'den geliyor. Seranın yanı sıra tarladan da ürün gelmeye başlayınca bu hafta daha uygundu. Umuyorum ki önümüzdeki aylarda yereldeki tarlalar ürün vermeye başlayınca İzmir'de sebze fiyatları inecektir. Patatesin 10 TL seviyesine çıkması, biberin 25-30 TL seviyesine çıkması… Ancak üreticiler de kazanmıyor. Gelene kadar 6 defa aracı eli değiştiriyor. Böyle olunca 6 kat pahalanıyor ve ne üretici kazanabiliyor ne tüketici uygun alabiliyor. Yerel yöneticiler burada çözüm olarak tarladan üreticiye tek elden zincir kurabilir" dedi.

BU İKTİDAR ÜRETENİ CEZALANDIRAN BİR İKTİDAR
Pazarlara temizlikçiler gelmeden vatandaşların geldiğini ve kalan ezilmiş ürünleri topladığını belirten Sertel, "Bu iktidar üreteni cezalandıran bir iktidar. Tarımda kalkınma modellerini, planlamayı uygulamıyorlar. Bu dönemlere geçilmesi lazım. Eski tarım bakanı paramız var alıyoruz diyordu... Mansur Yavaş sadece tohum dağıtmakla yetinmedi ardından gübre ve mazot desteği verdi. Genel iktidarın yapmadığını yerelde destekleme adımları ile yerel yönetimler sürdürüyor. Burada asıl hedef; Sizin yerel yönetimlerde kısıtlı bütçenizle tarıma ayıracağınız bütçe az olmasına rağmen yaptıklarınız... Bu genel iktidara geldiğinizde yapabileceklerinizin göstergesidir. Buna İzmir'de çok güzel bir örnek. Tabii ki şu an yapılan yardımlar ile çiftçi, hayvancılık yapanlar kurtulamıyor ancak bu sistemi tüm ülkeye yayarsanız kurtulur. O kadar çok araştırma yaptım ki. Hacizden satılan tarlalar, traktörler çok fazla. İnsanları üretimden alıkoyan bir iktidar var. Pazarcılar odası ile konuştuğumuzda pazarda artıkları toplayan insanların her geçen gün arttığını söyledi ve daha temizlikçiler gelmeden 100'e yakın kişilerin geldiğini söylüyor. Ben tüm odaları gezdim 10 gün önce… Her odanın isyanı, feryadı var" ifadelerini kullandı.

ÇÜNKÜ ONLAR O SORUNU YAŞAMIYOR
Muhalefetin ısrarla dile getirdiği 'erken seçim' çağrısının gerçekleşmemesi halinde vatandaşların ekonomik sıkıntılara dayanıp dayanamayacağını da vurgulayan Sertel, "Çok zor. Ben bu iktidar ile halkımızın durumunu çok zor görüyorum. İyileştirme hiçbir şekilde yapılmıyor. Biz emeklinin durumunu anlatıyoruz ve en azından asgari ücret seviyesinde ikramiye verin diyoruz ancak inatla arttırmayacaklarını ve bin 100 TL vereceklerini söylüyorlar... Çünkü onlar o sorunu yaşamıyor ve ne de olsa bana oy veriyor diyorlar. Baktığımızda Bayburt, Erzincan, Yozgat'ta… Ne de olsa bana oy veriliyor diye hiçbir yatırım yapılmamış sanayi sitesinin olmadığı kentler var.  Hiçbir şey yapılmamış ancak oy vermişler. Bundan sonra verilir mi? Bilmiyorum ancak ben vermeyeceklerini düşünüyorum. Oy verirlerse eğer Türkiye'nin yaşadığı sıkıntıların daha katmerleşeceğini düşünüyorum. Eğer biz üretimi artırıp işsizliğe çare bulmazsak Türkiye'nin geleceğini hiç iyi görmüyorum. Dünyada savaş ve pandemi var diyorlar... Ben yurtdışında Türklerin olduğu mahallelere gittim... TL'nin durumu çok kötü... Belçikalı için aldığı 2 bin Euro'luk maaş bizim ülkemizde 34 bin TL'ye geliyor. Burada insanlar o ücreti alsa rahat yaşayacak. Sen oradaki Türklerin ekonomik durumu ile buradaki Türklerin ekonomik durumunu kıyaslayabilir misin? İnsanlar orada rahat yaşıyor. Almanya'daki Türklere gittiğimizde sol partilere oy veriyorlar ancak Türkiye'de AK Parti'ye veriyorlar" dedi.

SURİYELİ BİR BAŞKAN ADAYI ÇIKARSALAR ALACAKLAR
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Suriyeliler' ile ilgili kullandığı sözlerin sorulması üzerine konuşan Sertel, "Avrupa Türkiye'yi bir göçmen deposu olarak tasarlamış... Ey dış güçler diyor ya hepsi hikaye... Dış güçlerden para almak için biz buraya göçmen depoladık. Elini kolunu sağlayan herkes ülkeye girdi. 'Mayınlı arazileri temizleyip oraya yerleştireceğiz' dediler. Ben de sordum orayı temizleme nedenleri buraya rahat gelmeleri için miydi diye... Erdoğan bu ülkenin başını inanılmaz büyük derde soktu. Bu dertte mültecilerin ülkeye sokulması derdidir. Sayın Kılıçdaroğlu iktidar olmadığımızda ülkemizdeki mültecileri kendi ülkelerine gönderileceğini söyledi ve Erdoğan çıkıp 'Ben onlara sahip çıkıyorum, bu ülkede kalacaklar' dedi. Sonra Erdoğan aynı mülteciler için göndereceğiz dedi. Öylesine bir karşıt politika izliyor ki… Suriyeli vatandaşların mümkün olduğu kadarıyla kendi ülkelerine gönderilmelileri gerekiyor. İstihdam edildiğinde kötü şartlarla istihdam ediliyorlar. Büyük bir bölümü sokaklarda yaşıyor ve dilencilik sektörünü beslediler. En büyük tehlike; suça karışan Suriyelilerin sayıları artıyor. Cezaevi ziyaretlerimde gördüm ki yüzde 8'lere varan bir orana çıkmış durumda. Yerleştikten sonra bir takım koloniler haline gelip sonra barınma ve işini hallettikten ve gayri meşru yolları deniyorlar. Bu Türkiye için çok büyük bir problem. Bize göre çok hızlı çocuk sayısı artıyor. 5 milyon civarında olan sayıdan söz ediliyor ancak her yıl 100 binin üstünde çocuk doğmuş. Belli illerimizde nüfus oranında Suriyeliler ağırlıklı olmaya başladı. Suriyeli bir başkan adayı çıkarsalar alacaklar neredeyse. Bu düzeni yönetecek devlet olmalı ancak şu anki yönetim şaşkın ördek gibi" ifadelerini kullandı.