Ölgün Açıklamasında: Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan, Anagold şirketine ait Çöpler Altın Madeninin cevher döküm sahasında toprak kayması yaşanırken ilk açıklamalara göre 9 işçi göçük altında kaldı; tonlarca siyanürlü solüsyon ve toprak çevreye saçıldı. İşçilerin milyonlarca metreküp kaya kütlesinin altında kaldığı, çevreye tonlarca siyanürle kirlenmiş kaya kütlesinin yayıldığı bir faciada ihmaller zincirinin olduğu açıktır. Kayıp emekçilerin bir an önce sağ salim bulunmasını temenni ediyoruz.
Yaşanan faciaya yol açan nedenlere ait pek çok soru bulunmaktadır. Soruyoruz;
Liç yığınının kaymaması için stabilite hesapları yapıldı mı?
Hava durumu ve iklim değişikliğine dair önlemler alındı mı?
Bölgenin depremsellik haritasına uyuldu mu?
Kayma sonucunda ne kadarlık alanı etkileyeceği hesaplandı mı?
Son olarak soruyoruz: Çıkarılan altından elde ettiğiniz kirli karlar; kaybettiğimiz muhtemel canlara, çevreye ve doğaya verdiği zarara değdi mi?
Biliyoruz ki bu sorular biz ısrarlı bir mücadeleyle gündeme getirmediğimiz müddetçe cevapsız kalacak, iktidar bugüne kadar kol kanat gerdiği şirket yine cezasızlıkla ödüllendirilecektir.
Madeni işleten Anagold şirketinin yüzde 80’i Kanadalı altın maden şirketi Alacer Gold’a (SSR Mining), yüzde 20’si ise Çalık Grubu bünyesinde bulunan Lidya Madencilik’e aittir. Söz konusu maden faaliyete geçtiği 2008 yılından bu yana birçok skandalla gündeme gelmiş ve iktidar tarafından korunup kollanmıştı.
Altın madeni açıldığı günden bu yana hukuksuz ÇED kararlarıyla büyütülüp genişletilerek adeta bölgeyi istila etmiştir. Erzincan İlhan Cihaner örneğinde olduğu üzere şirket iktidar tarafından dokunulmaz kılınmış, dokunan yanmıştır. Uzun yıllardır bölgeyi zehirleyen maden tesisinde 2022 yılında da 20 ton siyanürlü solüsyon etrafa saçılmıştı. Bu olayın ardından şirkete 16 milyon TL ceza kesilmiş; ancak aynı şirket biz emekçiler ağır bir vergi yükü altında ezilmeye mahkum edilirken 2023 yılı Mart ayında 7,2 milyon dolar (dönemin dolar kuruna göre yaklaşık 140 milyon TL) vergi affıyla ödüllendirilmişti. Üstelik maden şirketinin ruhsatının iptal edilmesine ilişkin dava hukuki bir sonuca bağlanmamışken!
Son olarak 31 Ekim 2022 yılında kapasite artışı yapan maden şirketinin söz konusu projesinin, felaket riski taşıdığının konuyla ilgilenen meslek örgütleri tarafından defalarca dile getirilmesine rağmen; tarafını şirketten yana belirleyen sorumsuz yöneticiler bu uyarıları asla dikkate almadılar. Ve söz konusu tesise; deprem, su kaynakları ve nehirlerin korunması bakımından bilimsel gerçeklere aykırı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca Nihai ÇED Olumlu kararı verildi. Kararın altında imzası bulunan dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı! Yine AKP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Binali Yıldırım madenin bulunduğu köyün halkının tepkisine “Burada bir bilgi kirliliği var. Bilgi kirliliğinin sebebi şu. Bir takım küçük menfaatlerine halel gelenler ne yazık ki olumsuz propagandaları körüklüyorlar. Madenin ciddi anlamda İliç’e desteği var.” sözleriyle karşılık vermişti.
Kısacası yine sorumluların ödüllendirildiği bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıyayız.
Bir başka nokta İliç’te yaşanan facianın bölgede yaratacağı uzun erimli sonuçlar doğurabilecek ekolojik yıkımdır. Altın madeni Fırat Nehri’ne oldukça yakın bir noktada bulunmaktadır. Siyanürlü toprak yığınının Fırat Nehri’ne ulaşması Fırat Nehri’nin aktığı coğrafya boyunca zehirli kimyasalların yaşam alanlarını tehdit etmesi anlamına gelecektir.
Soma, Ermenek, Amasra, Şirvan ve daha sayamayacağımız pek çok maden katliamı ve iş cinayeti… Manzara hiç değişmiyor. Kader ve fıtrat denilerek geçiştirilen her felaket bir sonrakine kapı aralıyor. Bizler sorumluları iyi biliyoruz. En başta şirkete bugüne kadar kol kanat geren, doğamızı yaşam alanlarımızı yağmalamasına izin veren, tüm uyarılara rağmen bu facianın gelişini izleyen, hukuksuz kapasite artışlarına izin verdiği yetmezmiş gibi şirketi vergi aflarıyla ödüllendiren AKP iktidarı bu göçüğün baş sorumlusudur! Bizler daha fazla kâr hırsıyla topraklarımızı, doğamızı, emperyalist şirketlere peşkeş çekenlerden hesap soracağız.
Bu toprakların yerli ve yabancı sermaye tarafından talan edilmesine göz yumanların; emekçilerin canı, kanı üzerinden zenginleşenlerin peşini bırakmayacağız!
Kamu çıkarlarından uzak, kaynakları, doğayı, halkı ve insanı esas almak yerine, yandaşı koruyan mevcut yanlış ekonomi ve madencilik politikaları nedeniyle yeni bir facia yaşanmıştır ve bu zihniyet terk edilmedikçe yenileri yaşanmaya devam edecektir. ESM olarak yeni maden ve iş cinayetlerinin yaşanmaması adına Erzincan’da yaşanan bu facianın sorumlularından gerekli hesabın sorulması için takipçi olacağız.