Amasya Elması: Bir Değerin Yitirilişi ve Yeniden Canlanma Umudu

Amasya elması, tarihte köklü bir geçmişe sahip olan ve Amasya şehrinin adeta simgesi haline gelen nadide bir meyvedir. Bu eşsiz elma, yıllar boyunca sadece bir tarım ürünü olarak değil, aynı zamanda kültürel ve ekonomik bir değer olarak da Amasya’nın tarihini şekillendirmiştir.

   Antik dönemlerden beri Amasya’da elma yetiştiriciliği yapıldığı biliniyor. Hititlerden Osmanlı’ya kadar pek çok uygarlık bu elmanın kıymetini bilmiş ve onu özel kılmıştır. Yıllar boyunca farklı coğrafyalarda yetiştirilmeye çalışılsa da, Amasya elmasının özgün tadı, kokusu ve şekli sadece Amasya’nın verimli topraklarında ve iklim koşullarında yakalanabilmiştir.

 

Amasya elması, eşsiz aroması, ince kabuğu ve uzun süre dayanıklılığı ile yıllar boyunca sadece Amasya’nın değil, Türkiye’nin de gururu olmuş bir meyvedir. Ancak ne yazık ki, bu köklü değeri hak ettiği gibi koruyamadık. Eskiden Amasya’da neredeyse her evin bir bağ evi olurdu. Bu bağ evleri, hem bir aile geleneğinin sürdürülmesine hem de elma yetiştiriciliğinin en önemli merkezlerinden biri olmasına olanak sağlardı. Fakat zamanla bu bağ evlerinin yerine beton binalar dikildi, şehirleşme hızı artarken, Amasya elmasının kökleri de birer birer söküldü.

Amasya elması, diğer elmalardan farklıdır. Yalnızca görüntüsüyle değil, kokusu ve tadıyla da onu tanımak mümkündür. İnce kabuğu, kendine has parlaklığı ve tatlı ekşi aromasıyla, her ısırıkta size o eski toprakların bereketini hatırlatır. Ancak yıllar içinde Amasya elması hak ettiği ilgiyi göremedi, üreticiler desteklenmedi, ve meyvenin potansiyeli yeterince değerlendirilemedi.

Amasya elmasının bir diğer eşsiz özelliği ise, onu ortadan kestiğinizde ortaya çıkar. Elmanın içinde beliren beş yıldız, adeta “Ben beş yıldızlıyım” dercesine kendini gösterir. Bu doğanın bir mucizesi gibi, Amasya elmasının kalitesini ve farkını gözler önüne serer. Diğer bölgelerde yetiştirilen elmalar bu karakteristik özelliği taşımaz. Amasya elmasının hem tadı, hem kokusu, hem de içindeki bu beş yıldız, onu diğerlerinden ayıran en belirgin özelliklerden biridir.

Amasya elması beş yıldız değerinde bir meyvedir ve aslında dünya pazarında da hak ettiği yeri bulabilecek bir üründür. Ne yazık ki, ülke içinde bile bu değerin farkına varılmadı. Üreticiler, yıllardır emeklerinin karşılığını alamamaktan şikayetçi. Elmanın yetiştirilmesi, bakımı ve hasadı büyük emek ister; ancak ne bu emeğin karşılığı verilmekte ne de Amasya elmasının hak ettiği itibar korunmaktadır.

Bu yıl hasat yine başladı. Amasya elmasını yetiştiren köylülerimiz, elleriyle topladıkları her elmayı özenle paketleyip pazara sunuyorlar. Ancak ne fiyatlar ne de pazar olanakları onların emeğini karşılayacak düzeyde. Üreticiler destek bekliyor, ama ne yazık ki devletin desteği de yetersiz kalıyor. Eğer bizler, bu değerli meyvemizi korumazsak, Amasya elması da bağ evlerimiz gibi bir gün tamamen kaybolacak.

Amasya elması, ülkemizin birçok bölgesinde, özellikle Burdur, Isparta ve Afyon’da da üretiliyor ve piyasaya “Amasya elması” olarak sunuluyor. Ancak, gerçek Amasya elmasını bu bölgelerde bulmanız pek mümkün değil. Amasya’nın özel toprak ve iklim koşulları, bu elmaya o eşsiz tadı ve aromayı kazandırıyor.

Bu bölgelerde yetiştirilen elmaların tadı, ne kadar iyi yetiştirilirse yetiştirilsin, Amasya’da yetişen elmaların yerini tutmuyor. Şekli bozuk da olsa Amasya elmasının o aromalı kokusunu başka yerlerde yetişen elmalarda bulamıyorsunuz. Bir tarafı kırmızı, diğer tarafı açık yeşil olan o özgün şekli ve tadı, sadece Amasya’nın kendine has coğrafyasında ortaya çıkabiliyor.

Amasya elmasının yeniden eski günlerine dönebilmesi için üreticilere gereken destek sağlanmalı. Modern tarım teknikleri, bilinçli üretim ve etkin pazarlama stratejileri ile Amasya elması yeniden Türkiye’nin ve dünyanın gururu olabilir. Ayrıca, Amasya’da kalan bağ alanlarının yapılaşmaya kurban edilmemesi ve korunması da bu değerli ürünün geleceği için hayati öneme sahiptir.

Amasya elmasını yaşatmak için bizlere büyük sorumluluk düşüyor. Amasya elmasını sadece bir meyve olarak değil, aynı zamanda bir kültürel miras olarak görmeli ve korumalıyız. Bugün başlayan hasat döneminde, hepimiz el birliğiyle bu değerli mirasa sahip çıkmalıyız. Bu sadece bir meyvenin değil, bir şehrin ve bir kültürün de ayakta kalma mücadelesidir.

İsmail Erdal 08.10.2024 Muğla