“Cumhuriyetin Çınarı: Muazzez İlmiye Çığ’ın Ardından”
Muazzez İlmiye Çığ’ın aramızdan ayrıldığını büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. 110 yıllık ömrüne sayısız başarı, değerli eserler ve unutulmaz mücadeleler sığdıran Çığ, sadece bir bilim insanı değil, aynı zamanda laiklik, demokrasi ve kadın haklarının yılmaz bir savunucusuydu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yetişen ve Atatürk’ün “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirme idealini benimseyen Çığ, Türkiye’nin ilk kadın Sümerologu olarak tarihe geçti. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde çalıştığı yıllarda Sümer, Akad ve Asur tabletlerini tasnif ederek dünya bilim tarihine büyük katkılarda bulundu. Sümer kültürünü ve Mezopotamya uygarlıklarının dinler tarihine etkilerini anlattığı eserleri, farklı coğrafyalarda ve dillerde yankı buldu.
Ancak Muazzez İlmiye Çığ’ı yalnızca bilimsel çalışmalarıyla anmak yetersiz kalır. O, laiklik ve özgür düşüncenin kararlılıkla savunulması gerektiğini her fırsatta dile getirdi. Kadın hakları, eğitimde fırsat eşitliği ve ifade özgürlüğü konularında, yaşına ve karşılaştığı zorluklara aldırış etmeden mücadele etti. Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği kitabı nedeniyle yargılandığı dönemde gösterdiği dirayet, hepimiz için bir cesaret örneğidir.
Yaşamı boyunca kazandığı ödüller, aldığı uluslararası onurlar ve sayısız takdir, onun insanlığa yaptığı hizmetlerin küçük birer karşılığıdır. Ancak asıl mirası, bize bıraktığı düşünceleri ve her daim bilimden yana aldığı tavırdır.
Muazzez İlmiye Çığ, insanlığın kolektif hafızasında ve kalplerimizde sonsuza dek yaşayacaktır. Onun gibi bir bilim insanını tanımış olmanın ve eserlerinden yararlanabilmenin gururunu her zaman taşıyacağız.
Işıklar içinde uyu, Muazzez Hocam.