Bilimden uzaklaşarak sadece dualara bel bağlamak, toplumu çaresizliğe sürükler. Materyalist bir perspektiften bakarsak, dünya somut gerçekliklerle ve bilimsel gelişmelerle şekillenir. Bilim, yaşamımızın her alanında temel bir güçtür. Bugün teknolojik gelişmeleri takip etmeyen, bilimsel ilerlemelerden kopuk olan toplumlar, diğerlerinin insafına bırakılmıştır.

İnsanların telefonları bir düğmeyle patlatılabilirken, nükleer silahlar bir saniyede binlerce hayatı yok edebilirken, dualarla bu tehditleri savuşturmayı beklemek, gerçeklerden kaçmaktır. Bilimin olmadığı yerde, çaresizlik başlar. Dualar ve mistik inançlar, teknolojinin gücüne karşı bir kalkan oluşturamaz.

Eğitim sistemimizde matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlerin göz ardı edilmesi, Türkiye'yi hızla geri bırakan en büyük etkenlerden biridir. Materyalist bakış açısıyla, bu bilim dalları toplumsal ilerlemenin, ekonomik kalkınmanın ve hatta ulusal güvenliğin bel kemiğidir. Bilim, toplumun her kademesine yayılmadıkça, dış tehditlere karşı kendimizi savunamayız ve ekonomik anlamda bağımsız bir ülke olamayız.

Bir toplum, bilimi görmezden gelerek sadece dua ve mistik inançlara sığındığında, başkalarının teknolojisi karşısında ezilmeye mahkûm olur. Bilim, toplumların ayakta kalmasını sağlayan en önemli güçtür. Teknolojiyi üreten, bilgiyi kontrol edenler dünyayı şekillendirir. Oysa bilimsiz toplumlar, dış müdahalelere açık hale gelir, gelişmiş toplumların teknolojik üstünlüğü karşısında savunmasız kalır.

Bu yüzden, bilimi ikinci plana atıp dua ve mistik inançları kurtuluş yolu olarak benimseyen toplumlar, aslında kendi yok oluşlarına imza atıyorlar. Geleceğimizi garanti altına almak için, dualar değil bilimsel bilgi ve teknolojik ilerleme gereklidir. Bilimden uzaklaşmak, bir toplumu sadece geri kalmış değil, çaresiz bırakır. Materyalist bir dünyada hayatta kalmanın yolu, bilimi ve aklı rehber edinmekten geçer.

Bilimden uzaklaşarak, dualarla bir toplumun kalkınacağını düşünmek, bizi sadece içi boş umutlarla oyalanmaya iter. Bilim ve teknoloji alanında gelişim gösteremeyen toplumlar, geleceği şekillendirecek güçlerden de mahrum kalır. Dini ve duaları, bilimin ve eğitimin yerini tutacak bir çözüm olarak görmek, aslında geleceğimizi karanlığa sürüklemekten başka bir şey değildir. Bu bakış açısı, dini bir çıkar aracı olarak kullanmanın tehlikesini de gözler önüne seriyor.

Bugün dünyada bilimi rehber edinmeyen toplumlar, kaçınılmaz olarak başkalarının boyunduruğu altına girer. Teknoloji ve bilimle ilerleyen milletler, sadece kendilerini geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda daha zayıf toplumlar üzerinde baskı kuruyorlar. e eğitimi ikinci plana atarak dualarla sorunlarını çözmeye çalışıyor. Ancak bu toplumlar, teknolojiye sahip olanların elinde ezilmeye mahkum kalıyor. Çünkü dünya artık dualarla değil, bilimin ve teknolojinin kurallarıyla dönüyor.

Bir toplum, bilimden uzaklaştığında, kendini savunacak araçlardan da yoksun kalır. Bataryalar patlatılarak gerçekleştirilen katliamlar, nükleer silahlar ve biyoteknoloji gibi alanlardaki gelişmeler, bilimde geri kalmış toplumları çaresiz bırakıyor. Bu teknolojiye sahip olanlar, bilimsel bilgiyle donatılmışlar. Peki biz? Sadece dua ederek mi bu tehditlere karşı koyacağız?

Dualar, elbette manevi olarak önemli olabilir. Ancak maddi dünyada, özellikle de teknolojik ve bilimsel mücadelelerde, duaların hiçbir etkisi yoktur. Duaları, bilimi ikame edecek bir yol olarak sunmak, toplumu cahilliğe itmenin en büyük tuzaklarından biridir. Dini değerleri, eğitimsizliğin ve geri kalmışlığın bir aracı olarak kullanmak, uzun vadede hem dini yozlaştırır hem de toplumları zayıflatır.

Bugün Türkiye, bilimden ve eğitimden uzaklaştıkça, hem iç hem de dış tehditlere karşı zayıf düşüyor. Eğitim sistemi sürekli gerilerken, matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerde dünya sıralamalarında geriye düşmemiz, alarm zillerini çaldırmalıdır. Bilimsel düşüncenin zayıfladığı, araştırmanın ve inovasyonun değer görmediği bir toplum, yarınını başka toplumların ellerine bırakır.

Bilimden uzak kalırsak, günün birinde başımıza gelen felaketler karşısında sadece dizlerimize çöküp dua etmekle yetineceğiz. Oysa, bu durumun önüne geçmek, teknolojik ve bilimsel gelişmelerle mümkün. Bilim, hem savunmamızın temeli hem de geleceğimizin anahtarıdır. Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel alanlar, sadece birer akademik dal değil, aynı zamanda bir toplumun varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme sahip. Bu alanlarda geride kalan bir toplum, ilerleyenlerle aynı masaya oturamaz.

Sonuç olarak, Türkiye'nin bilimden uzaklaşarak sadece dualara yönelmesi, geleceğimiz için büyük bir tehlikedir. Eğitim sistemimizi, bilimsel alanlarda yenilemeli ve gençlerimizi bilimle donatmalıyız. Dua etmek elbette ki manevi bir güç verebilir; ancak bilime sırt çevirip sadece dualarla bir milletin yükseleceğini düşünmek, onu ancak başkalarının boyunduruğu altına sokar. Dualar, ancak bilimin ve aklın rehberliğinde anlam bulur. Bilimden uzaklaşan toplumlar, duaları bile anlamlandırmakta zorlanacakları bir karanlığa sürüklenirler.

İsmail Erdal 19.09.2024 Muğla