"Eğitimi Korku Değil, Bilim Şekillendirmeli: Hulusi Akar’ın Yaklaşımına Eleştirel Bir Bakış"

Hulusi Akar'ın eğitime dair yaptığı açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine ve laik eğitim anlayışına ters düşen, ciddi endişelere sebep olabilecek nitelikte. Bir genelkurmay başkanı ve milli savunma bakanlığı yapmış bir ismin, eğitimi sadece manevi ve dini korkular üzerine inşa etmek gerektiğini söylemesi, ülkemizde laikliğe dayanan eğitim sisteminin köklerini sarsabilir. Bu bakış açısının daha geniş anlamda topluma ve ülkemizin geleceğine neler getireceğini, bu çerçevede değerlendirmemiz gerekmektedir.

Akar’ın eğitimi “Allah korkusu, kudret ve manevi değerler” üzerine inşa etme önerisi, eğitimde bilgi ve eleştirel düşüncenin yerini dini korkuların alması gerektiğini ima ediyor. Oysa eğitim, bireylerin özgürce düşünmesi, kendini geliştirmesi ve topluma faydalı birer yurttaş olabilmesi için özgür düşünceye, bilime ve evrensel değerlere dayanmalıdır. Bir çocuğun gelişiminde, manevi değerler elbette aile içinde veya toplumun belirli alanlarında yer bulabilir; ancak devlet eliyle sunulan eğitim, her bireyi kucaklayıcı olmalı, hiçbir inancı veya dünya görüşünü empoze etmemelidir.

Bu bakış açısının eğitim sistemine hâkim olması durumunda neler yaşanabileceğine dair ciddi kaygılarımız olmalı. Eğer çocuklarımıza eğitim adı altında sadece korku, kudret ve otorite öğretilirse, bilimsel düşünce, sorgulama ve özgürlük alanları giderek daralacaktır. Böyle bir eğitim sistemi, bireylerin yaratıcı düşünceye ulaşmasını ve topluma katkı sağlamasını engeller. Eğitim, bireylere eleştirel düşünce kazandırmazsa, sadece itaat eden ve sorgulamayan nesiller yetişir. Oysa bir ülkenin kalkınması ve geleceğe güvenle bakabilmesi, sorgulayan, düşünen, bilgiye dayalı kararlar verebilen nesillerle mümkündür.

Akar'ın sözlerinde öne çıkan bir diğer husus ise, eğitimde laikliğin ve kapsayıcılığın hiçe sayılmasıdır. LGBT bireylerden ve farklı inançlardan olan kişilerle "uğraşılması" gerektiğine dair ifadeleri, toplumun çeşitli kesimlerini ötekileştiren bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Bu görüşün eğitimde benimsenmesi, toplumdaki kutuplaşmayı daha da derinleştirir ve ayrımcılığı besler. Eğitim, bireylere hoşgörüyü, empatiyi, farklılıklara saygıyı öğretmeli ve her kesimden insanın barış içinde yaşayabileceği bir toplumu hedeflemelidir.

Bu görüş, sadece eğitim sistemini değil, toplumsal yapımızı da derinden etkileyebilir. Eğer eğitim, sadece belirli bir ideolojiyi veya inancı empoze etmek üzere şekillendirilirse, bu durum toplumu kutuplaştırır ve bir arada yaşama kültürünü zedeler. İnsanlar farklılıklarıyla bir arada yaşamayı, birbirlerine saygı göstermeyi öğrenmek zorundadır. Oysa Akar’ın eğitim anlayışı, tek tip bireyler yaratmayı amaçlayan bir sistemi öngörmektedir. Bu da toplumsal barışın zedelenmesine ve farklılıkların bastırılmasına yol açar.

Sonuç olarak, Hulusi Akar'ın eğitim anlayışı, çağdaş Türkiye'nin temel değerlerine aykırı, tehlikeli bir bakış açısını temsil ediyor. Eğitim, bireyleri özgürce düşünmeye, sorgulamaya ve bilime dayalı bir dünya görüşü kazanmaya yönlendirmelidir. Ancak bu şekilde çocuklarımız, gelecekte hem Türkiye'ye hem de dünyaya faydalı bireyler olarak yetişebilirler. Eğitimde manevi değerlerin yeri olabilir; ancak bu değerlerin bireysel özgürlükler ve bilimsel düşüncenin önüne geçirilmesi, ülkemizi geriye götürür. Eğitimi, herkes için erişilebilir ve kapsayıcı bir yapıda tutmalıyız.

İsmail Erdal Emekli Eğitimci 12.09.2024 Muğla