“İnsanlık sözlüklerde nasıl tanımlanıyor, okudun mu?”

Peki, toplumumuz nasıl tanımlıyor insanlığı?  Söz gelimi “İnsanlık öldü mü?” sorusun çok kullanırız. Hiç ayrımına vardın mı? Hangi durumlarda kullanıyoruz?

Kavramları yeniden yazmalı diyorum ben. Yani yeniden açıklamalı, güncellemeli.

***

Naci Konyar abimizin kitap kurdu olduğunu bilirsiniz. Ne zaman eczanesine uğrasam yeni bir kitapla karşılar beni. Bazen de kitabın adından söz eder. “İnsanlığımı Yitirirken” kitabını da ondan öğrendim. Daha sonra Samsun Kitap Fuarında aradık, bulamadık. Sel Yayınları sahibi İrfan Sancı eliyle kitabı getirttik. Yazarı Osamu Dazai, Çeviren Hüseyin Can Erkin, Ekim 2016 basımı, 114 sayfa, Yayınevi Japon Yayınevi, Yazar 1909 1948 yılları arasında yaşamış. Müthiş bir eser beni çok etkiledi. Özyaşam öyküsü niteliğinde. “Yaşamım utançla doludur. İnsan yaşamının ne olduğu hakkında bir fikrim yok.” diyor.

Eserleri arasında Bannen (Son Yıllar; 1937), Tsugaru (1944) ve Şayo (Batan Güneş) sayılmakta. Ben ilk kez karşılaşıyorum. Okumanızı öneririm.

***

Şaka gibi bir durumla karşı karşıyayız. Fakat durum ciddi.

106 yıl önce, Hareket Ordusu Selanik’ten yola çıkıp İstanbul’da sürmekte olan ayaklanmayı bastırdı. Abdülhamit’i tahtından indirip Selanik’e sürgüne gönderdi. Bu eylemleri gerçekleştirenler dayanak olarak da yürürlükteki Anayasayı gösterdi. O anayasa 31 yıl önce yine Abdülhamit tarafından meclisle birlikte dondurulmuş anayasadır. Abdülhamit sonrası anayasada değişiklikler yapıldı. Bu durumu ile gelişitirilmiş ilk anayasamızdır.

Günceldeki anayasa tartışmalarının dil yönünden bir çok yanlışı var. Hitap biçiminde giderek sertleşme görüyorum. Bu hoş değil. İnsanı endişelendiriyor.

106 yıl önce 31 Mart olayı var. Ardından bir anayasa değişikliği gelmiş. 106 yıl sonra gündemde yine anayasa var. 18 maddelik bir değişiklik halk oyuna sunuluyor.

106 yıl önce padişahın oldukça geniş olan yetkileri sınırlandırılmış, meclisin gücü artırılmış…

17 Nisan’da umarım hepimizi sevindiren bir sonuç almış oluruz.

Bu aralar 17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş günü. Yıl farkı ile aynı gün Turgut Özal ölmüştür. Bakalım 17 Nisan 2017’de hangisi öne çıkacak.

***

Değerli büyüğümüz mimar yazar Doğan Kuban, gelecek hakkında şunları yazmış:

“Çağdaş teknolojiyi kullanan, fakat aklı geçmiş toplum modellerinde kalmış olan bir toplum geleceğini programlayamaz. Çünkü önceliklerin neler olduğuna karar veremez. Bu öncelikleri tarih saptamaz. Çağdaş dünyanın dört bir yanından gelen sayısız dinamikler saptar. Toplum yaşamı birbiriyle çarpışarak güçlenen sayısız öğeden oluşur; kurumlar, düşünceler, biçimler… Birbirlerini teşvik eder. Kışkırtır ve onların etkinliklerinden sürekli değişen yeniliklerle beslenen bir toplumsal yaşam oluşur. Son 300 yılın tarihinin yadsınmayacak gerçeği bu yaratıcı çarpışmaların en güçlüsünün bilim olduğunu göstermektedir.
….”

***

YGS sonuçları sizi düşündürdü mü?

YGS sonuçları başta eğitimcileri, bürokratları, hükümet yetkililerini düşündürmelidir, tartışmalıdır.

Eğitimde dibe vurduğumuzu göstermektedir. PISA’das sonra YGS çıkmazdaki eğitimimiz üzerinde ciddi bir çalışma yapmamızı el ele gönül gönüle, beyin beyine, hem de çatır çatır tartışarak bir çalışmayı zorunlu kılmıyor mu?

Bir öğrenci kızımızın sınavının kötü gitmesi sonucu canına kıyması hepimizin içini yakmadı mı?

Sorun çok büyük ve karmaşıktır.

***

Hababam sınıfının Güdük Necmi’sini yitirdik. 2017 Mart ayının son perşembesinde aramızdan ayrıldı. Bütün filmlerinde şansızlıklar yaşayıp bizi güldürürdü. Cenaze törenindeki konuşmadan öğrendiğimize göre, adına bir gece düzenlenecekmiş. Hem de cenaze töreninin yapıldığı salonda. Kızı ile sahneyi paylaşacakmış… Paylaştılar fakat baba Halit Akçatepe tabutta idi. Güle güle demek geldi içimden.

İnsanlığımızı yitirmeye hayır diyelim.

Hoş ve esen kalınız.