“Kahire’nin Ölüler Şehri: Tarih ve Yaşamın İç İçe Geçtiği Bir Dünya”
Kahire gezimizin üçüncü gününde, rehberimiz bizi şehrin doğusunda, Mukattam Tepeleri’nin eteklerinde uzanan Ölüler Şehrini anlattı. Bu devasa mezarlık alanı, hem tarihi hem de günümüz yaşamı açısından oldukça çarpıcı bir yer. İslam tarihinde önemli bir yere sahip olan Ölüler Şehri, Fatımiler, Memlükler ve Osmanlılar dönemlerinden kalma türbeler, camiler ve mezarlarla dolu. Ancak burası sadece bir mezarlık değil; aynı zamanda binlerce insanın yaşam mücadelesi verdiği bir mahalle.
Ölüler Şehri’nin kökeni, 7. yüzyılda birlikte mezarlık olarak kullanılmasına dayanıyor. Ancak asıl büyümesi, Fatımiler ve Memlükler döneminde gerçekleşmiş. Fatımi Halifeliği döneminde önemli aileler, alimler ve devlet adamları için büyük türbeler ve mezarlar inşa edilmiş. Bu gelenek, Memlükler ve Osmanlılar döneminde de devam etmiş ve önemli dini liderler için camiler ve türbeler eklenmiş. Tarih boyunca defin alanı olarak kullanılan Ölüler Şehri, dini ve sosyal öneme sahip bir mekan haline gelmiş.
Zamanla bu mezarlık, sadece defin alanı olmanın ötesine geçerek barınma sorunu yaşayan fakir halkın yaşam alanı haline gelmiş. Bugün binlerce insan, mezarların üzerinde inşa edilmiş evlerde ya da doğrudan mezar odalarında yaşıyor. Bu durumun temel nedenlerinden biri, Kahire’nin yoğun nüfusu ve hızlı şehirleşme sonucu ortaya çıkan barınma sorunu. Ekonomik zorluklar, fakir halkı şehir merkezinde ev kiralayamayacak duruma getirirken, mezar odaları düşük maliyetli bir barınma alternatifi sunmuş. İlginç bir şekilde, mezarlar dini ve kültürel bağlamda kutsal kabul edildiğinden, bu alanlarda yaşamak belirli bir düzeyde sosyal kabul görmüş.
Ölüler Şehri’nde yaşam koşulları oldukça zor. Altyapı eksikliği, temel hizmetlere erişim kısıtlılığı, yoğun kalabalık ve sağlıksız yaşam koşulları burada yaşayan insanların en büyük sorunları. Elektrik, su ve kanalizasyon gibi hizmetlere erişim sınırlı. Mezarların bulunduğu alan, hem ölüler hem de yaşayanlar tarafından kullanıldığından, hijyen ve sağlık koşulları oldukça kötü durumda. Buna rağmen, mezar odalarını küçük evlere dönüştüren ya da türbelerde barınan aileler, burayı kendilerine bir yuva haline getirmiş.
Ölüler Şehri’nde geçerken, tarihi değeri olan birçok yapıyı gördük. Bunların arasında Memlük dönemine ait en önemli eserlerden biri olan Sultan Qaitbay Türbesi, İslam dünyasında önemli bir figür olan İmam Şafiî’nin türbesi ve daha birçok küçük cami ve türbe bulunuyor. Bu yapılar, İslam mimarisinin ince işçiliğini ve sanatını gözler önüne seriyor. Ancak bu tarihi eserlerin yanı başında yaşam mücadelesi veren insanlar, tarih ve modern sosyal sorunların nasıl iç içe geçtiğini açıkça gösteriyor.
Rehberimiz, Ölüler Şehri’nin bir yandan yoksulluk ve sosyal eşitsizliğin sembolü olarak görülürken, diğer yandan tarihi bir mekan ve turistik bir destinasyon olarak da ilgi çektiğini vurguladı. Mısır hükümeti, bu bölgede yaşayan insanları başka yerlere yerleştirerek Ölüler Şehri’ni bir turistik ve tarihi alan olarak restore etmek için çeşitli projeler başlatmış. Ancak bu çabalar yavaş ilerliyor ve genellikle yerel halkın direnişiyle karşılaşıyor.
Ölüler Şehri, Mısır’ın tarihini ve kültürel zenginliğini yansıtırken, modern dönemdeki sosyal çelişkileri de gözler önüne seriyor. Yüzyıllardır mezarlık olarak kullanılan bu alan, bugün ölülerin ve yaşayanların birlikte var olduğu eşsiz bir yer haline gelmiş. Fakirlik ve barınma sorunları nedeniyle burada yaşamaya mecbur kalan insanlar, hayatın zorluklarına rağmen kendi topluluklarını oluşturmuş. Ölüler Şehri, tarihin, insan direncinin ve sosyal çelişkilerin bir arada yaşandığı bir sembol olarak hafızalarımızda yer
edecek.
İsmail Erdal 09.11.3024 Kahire