Falaris Boğası üzerine yazılanlar gerçekten insanı derinden etkileyen bir vahşet hikayesi. Zalim bir tiranın emriyle yapılan, işkenceyi bir sanat eseri gibi sunan bu korkunç makinenin yaratıcısı Perilaos'un başına gelenler ise, insan doğasının karanlık tarafını gösteriyor. Böylesi bir kötülüğü tasarlayan ve hayata geçiren birinin, icadının ilk kurbanı olması elbette tarih boyunca adaletsizliğe karşı verilmiş sert bir cevap olarak algılanabilir. Perilaos’un başına gelenler, icat ettiği canavarlığın ona dönen bir bumerang gibi işlediğini gösteriyor.

Ancak burada asıl sorulması gereken soru şu: İnsandan başka bir canlı, bir başka cana bu denli bilinçli, planlı ve acımasız bir şekilde zarar verir mi? Cevap, ne yazık ki hayır. Bu tür kötülüklerin kaynağı yalnızca insanoğludur. İşkenceyi icat eden, ona mekanizmalar kuran, işkenceyi bir sistem haline getiren yine insandır. Belki de insanlık tarihindeki en trajik ve düşündürücü gerçek budur.

Perilaos'un boğanın içine atılması, hem yaptığının karşılığını bulduğu hem de insanın kendi yarattığı kötülüğün bir gün kendine döneceğinin bir hatırlatması olarak tarih sayfalarına kazınmıştır. Ne denir ki? Hak ettiğini bulmuş.

Bu korkunç hikaye bize, her zaman akıl ve vicdanı rehber edinmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Çünkü zalimlik, tıpkı Falaris'in boğası gibi, er ya da geç sahibini bulur.

İsmail Erdal

(Bumerang, genellikle Avustralya'daki Aborjinler tarafından avlanma veya oyun amaçlı kullanılan, geri dönen eğik bir ağaçtan yapılan atma aletidir. Bumerang fırlatıldığında, doğru bir şekilde kullanıldığında tekrar atana geri dönebilir. Günümüzde, bumeranglar hem spor hem de hobi amaçlı kullanılmaktadır. Ayrıca mecazi olarak, bir kişinin yaptığı olumsuz bir eylemin dönüp dolaşıp kendisine geri gelmesi anlamında da kullanılır.)