'Laikliğin Eğitim ve Bilim Üzerindeki Rolü: Türkiye ve Afganistan Üzerinden Bir Değerlendirme'

Eğitim, bir toplumun temel yapı taşlarından biridir. Eğitim sisteminin kalitesi, bir ülkenin bilimsel, ekonomik ve sosyal gelişimini doğrudan etkiler. Ancak tarih boyunca bazı yönetimler, ideolojik veya dini motivasyonlarla eğitimi şekillendirmeye çalışş, bu da toplumların geriye gitmesine sebep olmuştur. Afganistan’da bilimsel derslerin kaldırılması bu tür bir geriye dönüşün çarpıcı örneğidir. Bu durum, laiklik ilkesinin gerekliliğini ve Türkiye’deki mevcut tehlikeleri gözler önüne sermektedir.

Afganistan’da Eğitim Bakanlığı’nın matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi bilimsel dersleri müfredattan kaldırması, dini dogmaların devlet politikasına hâkim olduğunun en somut göstergesidir. “Allah bize bu dersleri sormayacak” söylemi, eğitimi tamamen dini bir çerçeveye oturtarak toplumu bilimden uzaklaştırmayı hedefleyen bir zihniyetin ürünüdür. Bu yaklaşım, toplumsal kalkınmayı durdurur, bireylerin dünyayla entegre olmasını engeller ve ülkeyi küresel arenada geri kalmış bir duruma düşürür.

Türkiye, laiklik ilkesini benimseyerek eğitimi bilimsel bir temele oturtmayı hedeflemiş bir Cumhuriyet’tir. Ancak son yıllarda Türkiye’de de eğitim sisteminde benzer gerici yaklaşımların artması tehlikeli bir gidişatın habercisidir. Dini cemaatlerin eğitim kurumlarında etkin hale gelmesi, fen bilimleri derslerine verilen önemin azalması, imam hatip okullarının yaygınlaştırılması bu tehlikenin somut örnekleridir.

Laiklik ilkesinden uzaklaşarak eğitimi dini referanslarla şekillendiren bir sistem, bireylerin sorgulama yeteneğini, bilimsel düşünceyi ve yaratıcılığı köreltir. Eğitimde fen bilimlerinin önemini azaltmak, gençlerin gelecekteki bilimsel gelişmelere katkı sunma potansiyelini yok eder. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyelin kullanılamamasına ve toplumun giderek daha da kutuplaşmasına yol açar.

Laiklik, sadece dini ve devlet işlerini ayırmakla kalmaz, aynı zamanda bilimsel bilginin özgürce gelişmesini sağlar. Laik bir eğitim sistemi, bireylerin inançlarına müdahale etmeden, onları objektif bilgiyle donatır. Matematik, fizik, kimya gibi dersler sadece teorik bilgi değil, aynı zamanda analitik düşünme, problem çözme ve yenilikçi olma becerileri kazandırır. Bu derslerden mahrum bırakılan bir gençlik, modern dünyada rekabet edemez ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunamaz.

Türkiye’de laiklik ilkesinin erozyona uğraması, eğitim sisteminin bilimsel temelinin zayıflamasına yol açmaktadır. Bu durum, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Türkiye’nin eğitim sistemini dini bir dogma ile şekillendirmesi, uzun vadede toplumu bilim ve teknolojiden uzaklaştırarak küresel rekabet gücünü azaltacaktır.

Afganistan örneği, Türkiye’nin laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmasının gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Laiklik ve bilimsel eğitim, sadece bireylerin değil, toplumların da ilerlemesini sağlayan temel taşlardır. Türkiye’nin çağın gerisinde kalmaması, bilim ve teknolojide söz sahibi bir ülke olması için eğitim sisteminde köklü reformlar yapılmalı ve laiklik ilkesine sahip çıkılmalıdır.

Eğitim politikaları, siyasi ve ideolojik kaygılardan arındırılmalı, gençlerin bilimsel düşünce ve sorgulama becerileri geliştirilmelidir. Aksi takdirde, Türkiye’nin de Afganistan gibi gerici bir eğitim anlayışının esiri olma tehlikesi büyüyecektir. Bu süreçte, Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkmak ve çağdaş nesiller yetiştirmek, ülkenin geleceği için hayati önem taşımaktadır.

İsmail Erdal 18.11.2024