“Masumiyetin Katledildiği Yerde İnsanlık Utandı"

Bu acı olay karşısında duygularımızı kelimelerle ifade etmek ne kadar zor olsa da, insan olarak hissettiğimiz derin utancı ve hüznü dile getirmeliyiz. Diyarbakır’da sekiz yaşındaki bir çocuğun, narin bir canın vahşice katledilmesi, ardından tam on dokuz gün boyunca kaybolmuş bir umut gibi aramızda bulunamaması, hepimizin insanlığından şüphe etmesine neden oluyor. Bunu yapanların, bu suça göz yumanların, bu acı karşısında sessiz kalanların bir an bile vicdanlarının sızlamaması, insanlığımızın en zayıf ve karanlık yüzünü gözler önüne seriyor.

Toprak utanıyor bu masum bedeni bağrına alırken, gökyüzü utanıyor uçan kuşlarıyla, güller bile utanıyor rengini kandan almış olmanın ağırlığıyla. Barış, artık kanatlarına ölü çocukların konduğu bir dünya ile karşı karşıya. Her bir canlı utanırken, bir insanın yaptığından utanmaması, bu yeryüzünde bir utanç vesikası olarak duruyor.

Bir insanın küçücük bir çocuğa kıyması, hem bir anne-babanın yüreğini, hem de tüm insanlığın vicdanını parçalıyor. Bu acının tarifi yok. Bu dünya, böyle acımasızca kirlenmeyi hak etmiyor. Her şeyin utandığı bir dünyada, sadece insanın yaptığından utanmaması, bizlere insanlığımızın yeniden sorgulanması gerektiğini hatırlatıyor.

Bu olay, sadece bir çocuğun katledilmesi değil, aynı zamanda hepimizin masumiyetinin, güveninin, vicdanının katledilmesidir. Bir çocuğun ölümü, insanlığımızın sınandığı en acı noktadır. Ve biz, bu sınavda tekrar tekrar kaybediyoruz. Ama en kötüsü, bir insan evladının yaptığından utanmayışı...

Bu acının karşısında söyleyebileceğim tek şey: İnsan olarak utandım. Masum bir çocuğun hayatı, insanlık tarihine kara bir leke olarak yazıldı. Bu utanç hepimizin.

İsmail Erdal

“Masumiyetin Katledildiği Yerde İnsanlık Utandı" 2.

Karanlık, her zaman insanoğlunun içinde saklı duran, aydınlığın karşısında sinsice varlığını sürdüren bir gölge gibi. Bu karanlık, ne yazık ki, bilimin ışığından uzak, ahlakın en temel değerlerinden kopmuş toplumlarda kök salıyor ve en savunmasız olanlara, en masum olanlara zarar veriyor. Diyarbakır’da sekiz yaşındaki narin bir canın, Narin’in, hayatının bir hiç uğruna elinden alınması, bu karanlığın toplumun derinliklerinde nasıl zehirli bir şekilde yayılabileceğinin en acı örneklerinden biri.

Narin, dünyaya umutla bakan bir çocuktu. Henüz hayata dair öğreneceği çok şey vardı, sevinçler, oyunlar, hayaller... Ancak o, bu karanlık düzenin içinde ne yazık ki hayalini kurduğu geleceği göremedi. Yaşam hakkı, hiçbir güç tarafından dokunulamaz, tartışılamaz. Ama ne yazık ki, ona bunu reva görenler, karanlığın en derin çukuruna hapsolmuş, ahlaktan ve vicdandan uzaklaşmış insanlardı. Narin’in hayatı, kendi yakınları tarafından karartıldı. Onun gördüğü, güvenmesi gereken insanlardan gelen bir ihanet oldu. Peki, neden? Bir insan neden bir çocuğun yaşama hakkını elinden alır? Bu sorunun cevabı, toplumun derinlerinde yatan karanlık zihniyetlerde gizli.

Eğitimin bittiği, bilimin yok olduğu, ekonominin bozulduğu dönemlerde ahlaksızlık en üst düzeye çıkar. Böylesi karanlık zamanlarda, olayları kapatmak için Narin’ler gibi masumlar yok edilir. Bu gibi olayların yaşanmasının nedeni, eğitimsizlik ve cehaletin karanlığında sıkışıp kalmış bir ahlak yozlaşmasıdır. Bilimin ışığından, aklın yolundan, insani değerlerden kopmuş toplumlarda, bireylerin düşünce dünyası ne yazık ki çürümeye başlar. Narin’in yaşam hakkı bu çürümenin, bu karanlığın bir kurbanı oldu. Onu koruması, büyütmesi gereken yakınları tarafından yok edildi.

Ama bu karanlıktan çıkış mümkündür. Narin’in yaşam hakkını koruyamadık, ama diğer Narin’ler için hala umut var. Bu karanlığı aydınlatacak olan şey, bilimin, eğitimin ve gerçek ahlaki değerlerin ışığıdır. Cehaletin, köhnemiş geleneklerin, toplumsal baskıların ve korkuların ötesine geçmeliyiz. Her bireyin, özellikle de çocukların, yaşam hakkını savunacak bir toplum inşa etmeliyiz. Karanlığı ancak böyle yok edebiliriz.

Bu olay, hepimize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Narin’in acısı içimizi yakıyor, ama onun gibi masumların bir daha bu acıyı yaşamaması için mücadele etmek zorundayız. Eğitimle, sevgiyle, insani değerlerle karanlığı yeneceğiz. Narin’ler yaşamalı, onların hayalleri solmamalı. Çünkü her bir çocuk, bu dünyanın geleceği. O geleceği karanlığa teslim etmemek bizim görevimizdir.

İsmail Erdal Muğla