“Orta Doğu Toplumunun Çıkmazı: Sorgulamayan ve Çözüm Üretmeyen Bir Zihniyetin Ardında”

Orta Doğu insanı, derin acılar içinde, her şeyden muzdarip ama bir o kadar da ilgisiz bir profil çizer. Belki de en büyük çelişkisi burada başlar: Her şeyi eleştirir ama çözüm üretmeye gelince aynı coşku ve enerji kendisinden beklenemez.  Böyle bir toplumun içinde büyüyen birey, “lider/tanrı kültürü”ne adeta körü körüne bağlanmış durumdadır. Sorgulamadan itaat eden, her ne denirse yapan, iradesini ve aklını bir başka güce teslim etmiş bir yapı… Ne büyük bir tehlikedir bu! Çünkü sorgulamayan birey, itiraz etmeyen topluma dönüşür.

Orta Doğu toplumlarındaki bireylerin sorgulamayan ve çözüm üretmeyen tutumlarının kökeninde, eğitim sistemlerinin yapısal özellikleri önemli bir rol oynamaktadır. Bu sistemler genellikle ezberci yaklaşımlara dayalıdır ve eleştirel düşünme becerilerinin gelişimini yeterince desteklememektedir.

Eğitim süreçlerinde, öğrencilerin bilgiyi sorgulaması ve analiz etmesi yerine, mevcut bilgileri olduğu gibi kabul etmeleri teşvik edilmektedir. Bu durum, bireylerin bağımsız düşünme yeteneklerini sınırlamakta ve yenilikçi çözümler üretme kapasitesini azaltmaktadır.

Ayrıca, eğitim sistemleri genellikle otoriter bir yapıya sahiptir ve öğrencilerin pasif bir öğrenme sürecine dahil olmalarına neden olmaktadır. Bu otoriter yapı, bireylerin kendi görüşlerini ifade etme ve farklı bakış açılarını değerlendirme becerilerini engellemektedir.

Orta Doğu’daki eğitim sistemlerinin bu özellikleri, bireylerin sorgulama ve çözüm üretme yeteneklerinin gelişimini olumsuz etkilemekte ve toplumun genelinde eleştirel düşünce eksikliğine yol açmaktadır.

Bu toplumun en sancılı yanı belki de içten olmayan, gösterişçi üzüntüleridir. Sürekli olarak başkalarından bir kurtarıcı beklemek, kendi kaderine sahip çıkma iradesini göstermemek… Bu, çaresizliğin ötesinde, bir alışkanlık hâline gelmiş edilgen bir bekleyiştir. Ancak burada bir paradoks yatmaktadır: Bireycilik ve çıkarcılık bu toplumun derinlerine işlemiştir. Bencilce sadece kendine çıkar sağlamak isterken, toplumsal dayanışmadan uzaklaşmış, başkalarının acılarını ve ihtiyaçlarını görmezden gelen bir hale gelmiştir.

Orta Doğu’nun bu sancılı döngüsünden kurtulması, bu zihinsel esaretten sıyrılmasıyla mümkün olacaktır. Bir toplumun kendine lider seçmesi değil, kendi geleceğini eline alması gerekmektedir. Liderlerin, kurtarıcıların peşinden gitmek yerine, birey olarak sorumluluk almanın ve kendi çözümlerini üretmenin önemini kavraması gerektiğine inanıyorum.

Bu, kolay bir yol değil. Ama biliyorum ki, bu coğrafyanın insanı isterse, gerçek anlamda bir dönüşüm gerçekleştirebilir. Özgürlüğü ve geleceği arayan bireyler, samimiyetsiz ağıtların ötesine geçip, özdeğerlerine sahip çıkarak bir gelecek inşa edebilir.

İsmail Erdal 01.10.2024 Muğla