“Ovacık’ın Efsanesiydi, Kadıköy’de Hayal Kırıklığı Oldu”

Munzur Dağları’nın eteğinde, masalsı güzellikteki Ovacık’ın kenarında halktan biri çıkageldi. Yıllarca süregelen politik geleneğin aksine, sade yaşamıyla, halktan yana bir yönetim anlayışı sergileyen bu insan, Türkiye’nin gündemine damgasını vurdu. Fatih Mehmet Maçoğlu, nam-ı diğer “Komünist Başkan,” halkın teveccühüyle önce Ovacık’ın, ardından Tunceli’nin belediye başkanı oldu. Ancak, başarılarla dolu bu hikâye, birdenbire Kadıköy’e uzanan bir rotaya girerek birçok kişi için bir rüyanın sona ermesiyle sonuçlandı.

2014 yılında Ovacık Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanan Maçoğlu, daha göreve gelirken farkını ortaya koydu. Ovacık gibi küçük bir ilçede makam arabası yerine bisikletle işe gidip gelmesi, sade yaşamıyla halkın gönlünde taht kurmasını sağladı. Ovacık’ın verimli topraklarından yararlanarak organik tarımı teşvik etti. Yetiştirilen ürünlerden elde edilen gelir, yörenin çocuklarına burs olarak döndü. Bu, sadece ekonomik bir hareket değil, aynı zamanda bir zihniyet devrimiydi.

Ovacık’ta kurduğu kooperatif modeli, sadece bölge halkına değil, tüm Türkiye’ye örnek oldu. Sosyalizmin somut bir şekilde hayata geçirilebileceğini gösterdi. İdeolojik olarak farklı görüşlere sahip insanlar bile onun projelerini takdir etti. Siyasi duruşundan bağımsız olarak, dürüstlüğü ve halka yakınlığı her kesimden insanın sevgisini kazandı.

Başarılı bir dönemin ardından 2019 yılında Tunceli Belediye Başkanlığı’na aday olan Maçoğlu, bu kez daha büyük bir sorumluluğu üstlendi. Tunceli gibi siyasi ve kültürel açıdan farklı dinamiklere sahip bir şehirde aynı halkçı politikaları hayata geçirmeyi başardı. Su faturalarını düşürdü, belediye borçlarını şeffaf bir şekilde açıkladı ve halk meclisleriyle şehir yönetimini kolektif bir yapıya dönüştürdü.

Ancak, başarısının büyüklüğüyle birlikte sorumluluklarının ağırlığı da arttı. Artık sadece Ovacık’ın değil, Türkiye’nin dört bir yanından izlenen bir liderdi. Pek çok kişi onun bu başarılarını, “modern bir Köy Enstitüsü ruhu” olarak tanımlıyordu. Maçoğlu, kırsalda hayata geçirdiği halkçı politikalarıyla bir umut ışığı olmuştu. Ancak bu umut, bir süre sonra yerini şaşkınlığa bırakacaktı.

2024 yılında İstanbul Kadıköy Belediye Başkanlığı için aday olduğunu açıkladığında, birçok kişi için bu karar anlaşılmaz bir hamleydi. Kırsal bölgelerdeki başarısı ve halkçı yönetim tarzıyla özdeşleşmiş bir liderin, Türkiye’nin en kozmopolit ilçelerinden biri olan Kadıköy’e aday olması, sevenlerini şaşkına çevirdi. Sosyal medyada ve basında “Neden Kadıköy?”, “Seçilmeyeceğini bile bile bu karar neden alındı?” gibi sorular gündeme geldi.

Maçoğlu, bu kararıyla ilgili detaylı bir açıklama yapmadı. Belki de sosyalizmi daha geniş bir çevrede tanıtmak, belki de kendine yeni bir alan açmak istedi. Ancak bu hamle, kırsalda bir umut olarak yeşeren Maçoğlu hikâyesinin ruhuna aykırı bulundu. Birçok kişi, bu kararın onun halkla kurduğu güçlü bağları zedelediğini düşündü.

Kadıköy Belediye Başkanlığı seçimlerinde Maçoğlu’nun kazanma şansı olmadığı başından belliydi. Zaten seçilemedi ve ardından sessizliğe gömüldü. Ancak asıl üzücü olan, kırsalda yarattığı devrimin sekteye uğramasıydı. Köy Enstitüleri ruhuyla özdeşleşen bu lider, kendi tabanı tarafından bile “neden böyle bir karar aldı?” sorusuyla sorgulandı. Daha büyük bir alana yayılmak yerine, Erzincan ya da Elazığ gibi çevre illerde başarılarını pekiştirebilecekken, Kadıköy gibi farklı bir yapıya yönelmesi, onun mirasını zedeledi.

Ona gönderdiğim mektupta, “Eğer daha büyük bir sorumluluk almak istiyorsan, Erzincan veya Elazığ gibi yakın coğrafyalarda örnek belediyeciliğini sürdürebilirdin” dedim. Kadıköy, onun kırsalda kazandığı başarılardan çok uzakta bir sahaydı. Bu karar, hem kırsaldaki umutları hem de halkçı belediyeciliğin genişleme potansiyelini yitirmesine neden oldu.

Fatih Mehmet Maçoğlu, bir dönemin en büyük halkçı liderlerinden biri olarak tarih sahnesinde yerini aldı. Ancak Kadıköy hamlesiyle, birçok kişinin zihninde bir rüyanın sona erdiği bir figür olarak anılacak. Onun hikâyesi, bizlere halktan biri olarak başlayıp büyük umutlar yaratan bir liderin, yanlış bir tercihle nasıl her şeyi riske atabileceğini gösteriyor.

Ovacık’ın yeşil tarlalarında başlayan bu rüya, İstanbul’un beton sokaklarında bitti. Ancak yine de onun hikâyesi, halkın içinden çıkıp halk için çalışan liderlerin neler başarabileceğini bizlere hatırlatıyor. Şimdi, bu rüyanın yeniden canlanıp canlanmayacağını zaman gösterecek.

İsmail Erdal 03.01.2024 Muğla