“Bilimsel Eğitim ve Laiklik: Sınıfta İmamın Yeri Olabilir mi?"

Öğretmenlerin sınıfa imamların girmesini engelledikleri gerekçesiyle sürgün edilmeleri, eğitim sistemimizin temel nitelikleri ve laiklik ilkesi açısından büyük bir mesele. Bu konuyu incelerken, öğretmenlerin eğitim sürecinde uzmanlaşmış bireyler olduğunu, pedagojik formasyon alarak çocukların gelişim süreçlerini yönettiklerini unutmamalıyız. Öğretmenlerin görevi, öğrencileri bilimsel, sosyal ve akademik olarak en iyi şekilde donatmaktır. Dolayısıyla, bu eğitimin niteliğini yalnızca öğretmenlik formasyonu almış kişiler sağlayabilir.

Bir imamın sınıfa dahil edilmesi ise, öğretmenin uzmanlık alanına müdahale anlamına gelir. İmamlar dini görevler için yetiştirilmişlerdir; vaaz vermek, namaz kıldırmak gibi işlevleri yerine getirirler. Ancak aldıkları eğitim, pedagojik formasyon içermediği için, sınıfta eğitim sürecine katkı sağlayamazlar. Pedagojik formasyon, öğrencilerin gelişimlerini yönlendirmek ve eğitim süreçlerini yönetmek için şarttır. Eğitim süreçlerinin bilimsellik ve pedagojik temeller üzerine kurulu olduğu düşünülürse, imamın sınıfta yer alması, çocuğun eğitimine herhangi bir fayda sağlamayacağı gibi, mevcut eğitim kalitesine zarar verir.

Eğitim sistemimizin laik yapısı da burada önemli bir yere sahiptir. Laiklik, dinin eğitim süreçlerinden ayrı tutulması gerektiğini öngörür. Öğrencilerin eğitim aldığı süreçte, bilimsel yöntemlerin ön planda tutulması, özgür düşünme yeteneklerinin geliştirilmesi esastır. Din ise, kişinin kendi tercihi olmalı ve eğitim süreçlerine müdahil olmamalıdır. Öğretmenlerin imamların sınıfa girmesini engellemeleri, sadece eğitim biliminin gereklerine uygun bir tutum değil, aynı zamanda laikliğin korunması açısından da doğru bir adımdır.

Gelişim çağındaki öğrencilerin bu dünyada mutlu ve anlamlı bir yaşama hazırlanması, eğitimin temel amaçlarından biri olmalıdır. Ancak ne yazık ki, bazı eğitim kurumlarında öğrencilerin bireysel ve toplumsal gelişimlerine katkı sağlayacak bilimsel eğitim yerine, dershanelere imamlar ve tarikat mensupları sokularak onların sadece öte dünyaya yönlendirilmesi gibi pedagojik açıdan hatalı yaklaşımlar sergilenmektedir.

Öğrencilerin sağlıklı bir kişilik geliştirmeleri, eleştirel düşünmeyi öğrenmeleri ve yaşamın gerçeklerine dair donanımlı bireyler haline gelebilmeleri için, onların bu dünyaya dair bilgileri edinebilecekleri bir eğitim sistemine ihtiyaç vardır. Pedagojik formasyon almış, bilimsel yöntemlere dayanan öğretmenler tarafından yönlendirilmesi gereken öğrenciler, ancak bu sayede gerçek hayata hazırlıklı olabilirler.

Bir çocuğun gelecekte başarılı ve mutlu bir birey olması, aldığı eğitimin niteliği ile doğrudan bağlantılıdır. Bilimsel eğitimin temellerini atan öğretmenler, gençlerin zihinlerinde özgür düşünce tohumlarını ekmeli, onları araştırmaya, sorgulamaya ve öğrenmeye teşvik etmelidir. Ancak bu şekilde, öğrenciler kendi hayatlarını şekillendirebilecek, bu dünyada ayakları yere sağlam basan bireyler olarak yetişebilirler.

Toplumların ilerlemesi, bilimsel eğitimle mümkündür. Öte dünyaya yönlendirme yerine, bu dünyada nasıl üretken, barışçıl ve mutlu bireyler olunabileceğine dair bir eğitim modeli benimsemek, hem bireysel hem de toplumsal gelişim için en doğru yoldur.

Sonuçta, öğretmenler namaz kıldırma veya vaaz verme gibi dini görevleri yerine getiremezler, çünkü bu onların eğitim formasyonunun bir parçası değildir. Aynı şekilde imamlar da bir öğretmenin yerine geçerek, sınıfta öğrencilerin gelişimine katkı sağlayamazlar. Eğitimde uzmanlık gerektiren her alan gibi, pedagojik formasyon da eğitimin en kritik unsurudur. Eğitimde bilimsellik ve laiklik ilkelerinden ödün verilmeden, çocukların geleceğe en iyi şekilde hazırlanması için bu temel ilkelerin korunması gerekir.

İsmail Erdal Emekli Eğitimci